passing

  1. geçen, geçip giden.
    He watched the passing crowd: Geçip giden kalabalığı seyretti.
    a passing
    pedestrian: geçip giden bir yaya.
    passing events: geçen olaylar, olup bitenler.
  2. gelip geçici, muvakkat, süreksiz, kısa süreli.
    a passing whim. a passing glance.
  3. .
  4. sathî, üstünkörü, gelişigüzel, rastgele.
    a passing mention.
    He made a passing remark: Rasgele bir fikir ortaya attı.
  5. geçiş+, geçme+, geçmeye tahsis edilmiş.
    passing lanes.
  6. başarılı, sınıfını geçen.
    passing grade: sınıf geçme notu/derecesi.
  7. fevkalâde, üstün, son derece, pek, fazlasıyla, ziyadesiyle.
    passing strange: son derece acayip.
  8. geçme, geçiş.
  9. geçit, yol.
  10. ölüm, vefat.
    His passing grieved us all: Onun ölümü bizi mateme garketti.
laf arasında bahsetmek Verb
kısaca değinmek Verb
(a) aklıma gelmişken, sırası gelmişken, söz arasında, (b) düşünmeden, rastgele.
laf arasında Adverb
üzerinde durmadan Adverb
söz arasında bir gözlemde bulunmak Verb
matem çanı.
bir kanunu onaylama
söylemek Verb
borsada hesap döneminde gerçek alıcının adını vermek Verb
ölüm
ölüm çanı, ölümü bildiren çan.
sahte para sürme
güncel olaylar Noun
gelip geçici heves
moda heves
geçme notu
(US) geçme notu
geçer not Noun, Education-Training
yakın çağ tarihi
bir yasa önergesinin onaylanması
(US) temettü ödememeye karar verme
sipariş verme
mülkün devri
rizikonun atlatılması
mülkiyet devri
ürünün ambalajına ya da marka adına benzer bir malın pazarlanması
başka birinin tasarımına
aşma
aşırma
(tren) demiryolu içtinap durağı
uçaktan yapılan bir gözlem
arızi müşahede
bir yerden geçme
(Manş Denizi , Br) gümrük makbuzu
durmadan geçip giden yolcu
geçici heves Noun
gelip geçici heves
geçen yıllar Noun
geçici heves
tayini sınavları geçmesine bağlı
gelip geçici heves
geçer not almak Verb
geçen bir gemi ile flamalarla konuşmak Verb
geçen bir gemiyle flamalarla konuşmak Verb
sınavda başarı kazanmak Verb
her geçen gün Adverb
her geçen gün Adverb