rack

  1. Noun raf, parmaklıklı raf, sehpa, kafes.
    He washed dishes and put them in the plate rack to dry.
  2. Noun (taşıtlarda) eşya rafı.
    Put this box on the (luggage) rack for me.
  3. Noun yemlik, musur.
  4. Noun gergef, germe aleti.
  5. Noun dişli çubuk, kremayer.
    rack and pinion: dişli çubuk mekanizması, kremayerli kriko.
  6. Noun bilardo kafesi: (a) bilardo toplarının oyuna başlamadan önce içine dizldikleri üçgen çerçeve, (b) bu çerçeve ile dizilmiş toplar.
  7. Noun işkence aracı, vücudu gererek işkence yapılan alet.
  8. Noun işkence, azap, eziyet, ıstırap.
    on the rack: işkence/ıstırap içinde, çok acı çeken.
  9. Noun (uçaklarda) bomba yuvası/ kafesi.
  10. Noun su seti: balık veya yüzen eşyayı durdurmak için akarsulara kurulan ızgaralı set, tırmık, tarak, ızgara.
  11. Noun, Electronics (üzerine elektriksel cihazların monte edildiği) çatı.
  12. Noun yıkım, harabiyet, mahvolma.
  13. Noun (at) rahvan yürüyüş.
  14. Noun
    cloud rack ile ayni anlama gelir. hareketli küme bulut.
  15. Noun (koyun/dana etinde) gerdan veya kaburga (kısmı).
    rack of lamb.
  16. Verb işkence/eziyet etmek, ıstırap/acı çektirmek.
  17. Verb (manen) sıkmak, yormak.
    to rack one's brain: kafasını yormak, kafa patlatmak.
  18. Verb cendereye sokmak, (bedeni gererek) işkence etmek.
  19. Verb, Maritime Traffic iki halatı yanyana tutmak.
  20. Verb (bilârdo) topları üçgen kafes içinde toplamak.
  21. Verb (at) rahvan gitmek.
  22. Verb
    wrack ile ayni anlama gelir. rüzgâr önünde sürükle(n)mek.
  23. Verb tortudan şarap/içki çıkarmak.
  24. Verb (küme bulut) rüzgârla sürüklenmek.
kafa yormak/patlatmak, bir şeyi hatırlamaya çalışmak.
beyininıpatlatmak Verb
beynini patlatmak Verb
doldurma çatkısı
paket rafı
bagaj rafı
trenlerde bagaj konan raf

book rest/book stand ile ayni anlama gelir. rahle, (açık kitap için) altlık. Noun
kitap rafı. Noun
hazır giysi satın almak Verb
kart dolabı
portmanto
(15).
rack ile ayni anlama gelir. hareketli küme bulut.
askı
araba vapuru iskelesi
(US) elbise askısı
silahlık
bagaj yeri
bagaj rafı
bagaj taşıyıcısı Noun, Transport
portbagaj Noun, Transport
gazete sehpası Noun
gazetelik
hazır (elbise).
çok ıstıraplı
pipoluk
tabak rafı
bulaşık rafı
işkence sehpasına germek Verb
plak dolabı
(bir aracın üzerindeki) portbagaj
(araba) portbagaj
damga asılan askı
depo rafı
bardak rafı
ekmek kızartıcı aygıt
havluluk
boşaltma yeri
harabe, virane.
go to rack and ruin: mahvolmak, harap olmak, yıkılmak, inkıraz bulmak, çökmek,
batmak, iflâs etmek.
The house went to rack and ruin.
deliklerinden halat geçen tahta.
kremayer dişli Noun, Machinery
(US) toptancı tüccar
(US) toptancı
broşür dosyası Noun
dişli tren/demiryolu. Noun
otel ya da başka turizm hizmetlerinin düzenli yayımlanan ücretleri Noun
çok fahiş kira (istemek), malın bedeline yakın kira (ile kiraya vermek).
çok fahiş kira isteyen/ödeyen.
(a) başarmak, sağla--mak, elde etmek, kazanmak.
to rack up a victory. (b) bozmak, hezimete/bozguna
uğratmak, (c) (yumruk vb. vurarak) yıkmak, devirmek, (d) (kaza vb. sonucu) mahvetmek, harap etmek, hurdaya çevirmek.
çok para kazanmak Verb
cari kira fiyatı
(Br) başkasının parasıyla eğlenmek Verb