turnout

  1. Noun toplanma, toplantı, içtima.
  2. Noun ürün, verim, üretilen mal miktarı.
  3. Noun kılık, kıyafet, görünüş.
  4. Noun donanım, donatım, cihaz, teçhizat.
  5. Noun yan hat/demiryolu.
  6. Noun geçiş yeri: dar yolda taşıtların birbirini geçmesini sağlayan geniş kısım.
  7. Noun çıkış yolu, ana yoldan ayrılan yol.
  8. Noun (a) grev, (b) grev yapan işçi.
  9. Noun (a) (ışığı) söndürme, (b) içini dışına çevirme, (c) sonuç, netice.
odayı baştan başa derleyip toplamak Verb
seçime katılım oranı Noun, Politics-Intl. Relations
bir kitabı süsleme
toplantıya epey kişinin katılması
(a) (ışık vb.) söndürmek, (su/gaz vb.) kapatmak, kesmek, (b) üretmek, imal etmek, yapmak, meydana getirmek,
istihsal etmek.
This factory can turn out 125 cars a day. (c) anlaşılmak, açıklanmak, meydana çıkmak.
It turns out that she's the admiral's daughter: Amiralin kızı olduğu anlaşılıyor. (d) sonuçlanmak, neticelenmek, sonunda … olmak, dönüşmek.
Things have turned out well: İşler yoluna girdi/iyi sonuçlandı.
as it turned out … : halbuki sonunda/neticede …
It turned out nice and sunny again: Sonunda hava tekrar güzelleşti.
It has turned out as I said: Sonunda dediğim çıktı.
it turns out that … : sonunda anlaşıldı ki …
The wallet turned out to be mine: Meğer cüzdan benimki imiş. (e) toplanmak, yığılmak.
Everyone turned out to see the King: Halk kralı görmek için toplandı. (f) (dolap vb.) boşaltmak, (g) tersyüz etmek, (h) dışarı atmak, kovmak.
turn out the government: hükümeti düşürmek. (i)
k.d. yataktan kalkmak, (j) otlatmak için dışarı çıkarmak.
turn a horse out (to grass): atı otlatmaya çıkarmak.