en kuvvetli delili ileri sürmek, en büyük desteği sağlayan kimseyi ileri sürmek.
mağrur olmak, yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek.
olur olmaz konuşmak, saçmalamak, boşboğazlık/gevezelik etmek, saygısızca lâfa karışmak.
büyük başarı sağlamak
Fiil
başarı ile sonuçlandırmak
tam isabet kaydetmek
Fiil
övünmek, yüksektem atıp tutmak.
büyük başarılar elde etmeyi hedeflemek
Fiil
büyük hedefler koymak
Fiil
New York kentinin takma adı
büyük caz/dans orkestrası.
İsim
Büyük Patlama
İsim, Fizik
büyük patlama kuramı: “Evren muazzam bir hidrojen kütlesinin patlaması ile oluşmuştur. Genişleme hâlâ
devam etmektedir. Sonra büzülüp bir külçe olacak ve bir devri tamamlayacaktır. Bir devir 80 milyon yıldır.” steady state theory
Londrada Parlamento binası kulesindeki saatin çanı.
ağabey, büyük kardeş.
İsim
yardıma muhtaç bir çocuğu koruyup yetiştiren kimse.
İsim
totaliter yönetimin başı/sözcüsü.
İsim
totaliter devlette iktidarı elde tutan grup.
İsim
(çoğunlukla alay için kullanılır) (a) toplum ekonomisine etkin geniş malî ve ticarî kaynakları kontrolu
altında tutan tekel, (b) buna benzer ve ticarî olmayan geniş örgüt.
İsim
büyük (sermayeli) ticaret.
İsim
vb kedi ailesinden iri bir hayvan
ya da hayret ifadesi
İsim
(küçümseyici) onaylama sözü
menkul kıymetlerde büyük değerli kupürler
İsim
sekiz büyükler (dünyanın en büyük muhasebe firmaları : Arthur Andersen , Cooper and Lybrand , Deloitte
Haskins and Sells , Ernst and Whinney , Peat Ma
(US) çok önemli ve etkin kişi
Dünya Savaşı ve 1919 Paris Barış Konferansından sonra ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya; İkinci
Dünya Savaşından sonra ABD, İngiltere, SSCB, Çin ve Fransaya verilen ad.
İsim
büyük av, büyük av hayvanı.
A big game hunter in Africa.
İsim
iri balık: kılıç balığı vb.
İsim
geniş kapsamlı tasarlanmış hükümet mekanizması
(US) merkezi hükümet idaresi
geniş kapsamlı hükümet mekanizması
kodaman, nüfuzlu/önemli kişi.
He became a big gun in scientific circles: Bilimsel çevrelerde önemli bir kişi oldu.
İsim
kodaman, nüfuzlu/önemli kimse, yüksek mevki sahibi adam.
istenmeyen/itirazlara sebep olan öneri/plan/fikir.
You're always coming here with your big ideas.
İsim
maksat, niyet, amaç, hedef.
What's the big idea of selling the house: Evi satmaktan maksadın ne?
İsim
büyük yalan: bir yolsuzluğu örtmek için propaganda amaciyle uydurulmuş iddia.
İsim
kodaman, büyük adam.
He thinks he's a big noise.
iş dünyasının ileri geleni
siyasi mahkûmlar hapishanesi
kodaman, önemli/nüfuzlu/büyük mevki sahibi kimse.
büyük altı (Avrupa'nın kitle pazarı için otomobil üreten şirketler : Fiat , Volkswagen , Renault , Peugeot
, Ford ve Opel ; General Motors
kuvvet, güç, zorbalık: sindirme ve sözünü geçirme aracı olarak kullanılan askerî kuvvet vb.
İsim
abartma, mübalâğa, palavra.
İsim
en yüksek mevki/makam/rütbe/derece.
günde 2 temsil veren başarılı oyun/vodvil.
Tiyatro
ulu ağaç, sekoya
(Sequoiadendron giganteum): boyu 90 m.'yi geçen Kaliforniya ağacı.
giant sequoia ile ayni anlama gelir.
İsim
kodaman, önemli/nüfuzlu/büyük mevki sahibi kimse.
(a) gerçek, hakikî, ta kendisi, tıpkısı, (b) bizzat, şahsen, (c) canlısı/hakikisi kadar büyük.
davul çalmak, reklam yapmak.
büyük konuksever olmak
Fiil
har vurup harman savurmak
Fiil
büyük mağazalarda teşhir edilmekte olmak
Fiil
birden büyük para kazanmak
Fiil
büyük hacimlerde iş görmek
Fiil
büyük hacimlerle iş görmek
Fiil
bol mahsul kaldırmak
Fiil
bir buçuk katı/misli.
He earns half as much as you: Seninkinin bir buçuk katı kazanıyor.
emre amade çok parası olmak
Fiil
geveze/boşboğaz olmak, sır saklayamamak, ağzında bakla ıslanmamak.
He has a big mouth: Gevezenin biridir.
Çok da önemli birşey değil.
birinin hayatında büyük boşluk bırakmak
Fiil
çocukların kulağı delik olur/ çocuktan al haberi/ çocukların gözünden bir şey kaçmaz.
Çocukların kulağı delik olur/çocuklar her şeyi duyarlar.
mesele haline getirmek
Fiil
sorun haline getirmek
Fiil
çok revaçta olan bir mal olmamak
Fiil
yükselen konjonktürü eğmek
Fiil
büyük kazanç sağlamak
Fiil
bir hikâyeyi abartmak
Fiil
İngiltere'deki en büyük beş banka : Barclays
dört büyükler (İngiltere'nin dört ticaret bankası : Barclays , Lloyds , The Midland , The National Westminster
boşboğaz/geveze olmak.
to have a good ear: kulağı hassas olmak, (müzikte) sesleri iyi ayırt edebilmek.
to set an example: örnek olmak.
to answer at a venture: rastgele cevap vermek.
A dead calm often precedes great storms: Büyük fırtınalardan önce çoğunlukla derin bir sessizlik (ölüm sessizliği) olur.
geveze olmak, gevezelik yapmak.
Why can't you keep your big mouth shut! Sen sussana! Ağzını kapa(sana)! Bırak gevezeliği!
önemli tasarıları olmak, önemli bir şey yapmak istemek.
başarmak, becermek, hakkından gelmek.
kendini dev aynasında gören, kendini beğenmiş.
büyük şehir haline gelmek
Fiil
büyük bir şehirde çağdaş hayatın girdabı