(water

su.
bitter/brackish water: acı su.
cold/hot water: soğuk/ sıcak su.
drinking water
: içme suyu.
heavy water
kim. ağır su.
mineral water : madensuyu.
running water: akarsu.
soft water : tatlı/kireçsiz su.
spring water : pınar /memba suyu.
Noun
su düzeyi/seviyesi.
below the water: su (düzeyi) altında.
high water : met.
low water:
cezir, inme, suların çekilmiş hali.
open water: seyrüsefere elverişli su.
Noun
eriyik, çözelti, mahlûl, müstahzar.
lavender water: lavanta suyu.
ammonia water: amonyak eriyiği/mahlûlü. Noun
su birikintisi, gölek, gölcük, gölet. Noun
(elmas, inci, vb.) parlaklık, şeffaflık. Noun
(kumaş) parlaklık, hare, şanjan. Noun
(borsada) (a) karşılıksız/uydurma emval, hisse senedinin değerinin sun'î olarak yükseltilmesi. Noun
nitelik, kalite, mükemmellik.
first water : en üstün kalite.
of the first water : en mükemmel,
en âlâ, en üstün.
a diamond of the first water: en iyi cins elmas.
Tom is a vilain of the purest water: Tom hainlerin daniskasıdır.
Noun
sula(n)mak, suvar(ıl)mak, su vermek.
To water the garden. To water the horses. Verb
su temin etmek, su getirmek. Verb
.
water down: sulandırmak, su katmak, hafifletmek, yumuşatmak, etkisini azaltmak.
To water
soup /milk. To water down an unfavorable report.
Verb
karşılığı olmadan hisse senetlerini çoğaltmak.
watered shares. Verb
(kumaş, maden, vb.) hârelendirmek, parlatmak, parlaklı vermek.
watered silk: hâreli ipekli kumaş. Verb
yaşarmak, sulanmak.
My eyes watered when I handled the onions. Verb
(hayvan) su içmek, suvarılmak. Verb
(ağız) suyu akmak, sulanmak.
The smell of fresh bread makes my mouth water: Taze ekmek kokusu ağzımı sulandırır. Verb
(lokomotif vb.) su almak. Verb
su+.
a water jug: su testisi.
water turbine: su türbini.
water ski: su kayağı. Adjective
deniz+, kıyı+.
a water town: kıyı kasabası.
a water journey: deniz yolculuğu. Adjective
su Noun, Chemistry
temizlemek Verb
amonyak
deniz taşıtının gidiş yönünü değiştirmek, (kayık küreklerini) siya etmek, (pervaneyi) tersine işletmek.
(b) fikrini/kararını/tutumunu değiştirmek.
I predict that the council will back water on the tax issue: Vergi konusunda konseyin kararını değiştireceğini tahmin ediyorum.
arpa özü/şırası: çocuk ishalini tedavide kullanılır.
baryum hidroksit eriyiği.
kaynamış su
kaynar su Food-Kitchen
acı su
ırmak, çay vb. kolundan alınan su. Noun
içme suyu, çeşme suyu. Noun
soda Noun
(golf alanında) geçici su birikintisi.
kireçli su
çamaşır suyu
temiz su
arı su
temiz su
küçük/hor görme, küçümseme, önem vermeme, cesaretini kırma, akamete uğratma.
throw cold water on someone's
hopes: birisinin ümidini/cesaretini kırmak.
pour cold water on a plan: bir planı akamete uğratmak.
Noun
kolonya, tuvalet suyu. Noun
pis su Noun, Environment-Ecology
soğutma suyu
durgun su
dümen suyu
deiyonize su
pis su Noun, Environment-Ecology
distile su Noun, Food-Kitchen
saf su Noun, Food-Kitchen
arı su Noun, Food-Kitchen
damıtılmış su Noun, Food-Kitchen
durgun su
hendek suyu
çirkef
kullanım suyu
içecek su
içme suyu
atık su Noun, Environment-Ecology
çirkef
sert alkollü içki
ateş suyu (derecesi yüksek alkollü içki
kireçli su
kabarık deniz Maritime Traffic
kutsanmış su
iç sular
sulama suyu
su sızdırmak Verb
tatsız ve etkisiz şey veya kimse
gevezelik
açık yol Maritime Traffic
(buzsuz) gemi trafiğine elverişli su
(ciltçilik) çiriş
kirlenmiş su
pis su Noun, Environment-Ecology
kullanma suyu
saf su
acı su
(US) sulama projesinden yeniden elde edilen su
akarsu
musluk suyu
tuzlu su ile ilgili
tuzlu su
tuzlu suda yaşayan
tuzlu su Noun
deniz suyu
sığ su
akmayan su
su birikintisi
maden suyu
sofrada içilen su
musluk suyu
ılıca
pis su Noun, Environment-Ecology
su :: yumuşatmak Verb
suişleri müdürlüğü
su işleri müdürlüğü
su polisi
balıkçılık gözetimcisi
(Br) su polisi
safra suyu
yatak olarak kullanılan içi su dolu büyük plastik torba
belediye su işleri tahvilleri Noun
yalak
su fıçısı
su borusu
su yolu nakliyatı
su taşıma aracı
suyolu nakliyatı
su yolu ile taşıma
su borusu
su kanalı
sulama arabası Noun
su arabası Noun
su fıçısı
su sarnıcı
closet ile ayni anlama gelir. helâ, tuvalet, abdesthane.
su musluğu
suluboya
su şirketi
suyolu
su tüketimi
su sarfiyatı
cooler ile ayni anlama gelir. su soğutucu.
nehir yatağı
suyolu
suda ilerleyen araç
su teknesi
su aracı
sudan doğan zarar ziyan
su sebili Noun
etkisini zayıflatmak Verb
sulandırmak Verb
su damlası Noun
su ekonomisi
su mühendisliği
su kıtlığı
su filtresi
su arayıcısı
su taşkını
su baskını
su akıntısı
su akışı
yalı
su seviye müşiri
liman polisi
boşuna yazılmış yazı ya da sonuç vermeyen çaba
su ısıtacağı
termosifon
su ısıtıcısı
su hortumu
su kulesi
su fıskiyesi
su fıskıyesi
su sızdırmaz ek
maşrapa
(US) su altında kalan arazi
su düzeyini gösteren işaret
su düzeyini gösteren sos
sık sık sel baskınına uğrayan arazi parçası Noun
karpuz
su geçirgenliği Noun
su oyuğu
su cebi
su kirlenmesi
su cenderesi
su presi
su basıncı
su hakkı
tulumba
su pompası Noun
su kalitesi
(Br) su ücreti
su ücreti
(Br) su parası
su kaynakları Noun
su yolu
su servisi
su sıkıntısı
Arşimet vidası: eğik bir silindir içinde dönerek suyu yukarı çıkaran spiral.
su kaynağı Noun
su kaynağı Noun
su rezervi
su yüzeyi
su deposu Noun, Construction
su tankı
su taşımacılığı
su borusu
su kaplumbağası
su tüketicisi
su işleri Noun
kuyu suyu