birinin gözünü boyamak
Verb
birine dayak atmak, pataklamak,
k.d. tozunu almak.
birini dövmek/pataklamak.
öfke ile bırakıp gitmek/terketmek, kızıp ayrılmak, “lânet olsun” diye ilgisini kesmek.
(birini) aldatmak, yanıltmak, gözünü küllemek, yanlış yola sevketmek.
The escape plan depended on his success in throwing dust in the eyes of the police.
aldatmak, gözünü küllemek/görmez hale koymak.
çabucak yapıp bitirmek, kaşla göz arasında yapmak, duman attırmak, tozu dumana katmak
. Offer Bill a dollar to clean your yard, and watch his smoke: Bill'e bir dolar verirsen avluyu çabucak temizleyiverir.
" I can go to the store and be back in 5 minutes," bragged Tom, "Just watch my dust."
(a) çok sıkıcı/yavan/tatsız, hiç ilginç değil, (b) çok susuz/susamış.
melek tozu:
phencyclidine'den elde edilen sayrıtıcı uyuşturucu madde.
(a) (savaşta/çarpışmada) ölmek, (b) yenilmek, mağlûp olmak, hezimete/bozguna uğramak.
(a) (özellikle savaşta) yaralanmak, ölmek, vurulup düşmek.
A shot rang out and one of the outlaws bit the dust. (b) yenilgiye/başarısızlığa/bozguna uğramak, yenilmek, başaramamak.
evren tozu: uzaydaki madde parçacıkları.
dust ile ayni anlama gelir. altın tozu.
çok dedikoduya neden olmak
Verb
(toprağı sulayarak) tozu yatıştırmak.
birini arkada bırakmak
Verb
birinden daha iyi olmak
Verb
birine toz yutturmak
Verb
birini geride bırakmak
Verb
(a) ölmek, vurulup düşmek, (b) yer/etek öpmek, küçük/zelil/hakir düşmek.
yenilmek, mağlup olmak, kahrolmak, öldürülmek.
yıldız tozu, gözle farkedilemeyen ve ancak toz bulutu gibi görünen çok uzak yıldızlar kümesi.
Noun
karasevda, malihülya, saflık, tutkunluk.
There was star dust in her eyes.
Noun
çöp arabası/kamyonu.
Noun
toz örtüsü/kılıfı, eşyaları tozdan korumak için üzerlerine örtülen bez/plastik vb..
Noun
kitap gömleği/kılıfı/kabı.
Noun
ev tozu akarı
Noun, Medicine
kullanılır hale getirmek, canlandırmak, düzeltmek, elden geçirmek.
She dusted off an old manuscript and sent it to a publisher.
karyola etekliği, karyola yanında yere kadar sarkan kırmalı kenarlık.
Noun
kum-saçma, en ufak tüfek saçması.
Noun
tozak, toz fırtınası.
Noun
kitap gömleği/kılıfı/kabı.
Noun
ev tozu akarı
Noun, Medicine
kıyameti koparmak, bağırıp çağırmak, çekişmek, (hiç yoktan) mesele çıkarmak, bağırarak münakaşa etmek.
(a) kayıtsız şartsız teslim olmak, (b) ölmek.
ortalığın sakinleşmesini beklemek
durumun normale dönmesini beklemek
kavgaya sebep olmak, kıyameti koparmak, tozu dumana katmak.
gözünü görmez yapmak
Verb
ortalık yatışınca, kavga/gürültü sona erince.