adam, erkek.
a blind man: kör (adam).
an old man: yaşlı adam.
the young man: genç,
delikanlı.
man of letters: edip, yazar.
man of the house: evin erkeği.
best man: sağdıç.
man's estate: erkeğin (maddeten/manen) olgunlaşması, rüşt.
Noun
insan, insan türü, nev'i beşer.
fellow man: hemcins, insan, arkadaş.
He's a nice man: İyi
bir insandır.
Man existed for thousands of years. The man of today likes to travel.
Noun
insan ırkı, insanoğlu, âdemoğlu.
Noun
şahıs, kimse, kişi.
all men: herkes.
Death comes to all men: Ölüm herkese mukadderdir.
man must change in a changing world: Değişen dünyada kişi de değişmek zorundadır.
inner man: insanın tinsel varlığı, mide, iştah.
Noun
a man: birey, fert, birisi, bir kimse.
to give a man a chance: bir kimseye fırsat vermek.
every jack man: herkes, son ferde kadar.
Noun
koca, zevç.
man and wife = man and woman: karı koca.
Noun
(erkek) maiyet erkânı, takımın üyesi.
officers and men.
Noun
er, yiğit, mert, cesur, erkek.
act the man: cesur/mert olmak, erkekçe/mertçe davranmak.
be a man: cesur ol.
He was every inch a man: Sapına kadar erkekti.
man to man: erkekçe, mertçe, erkek erkeğe, açıkça, samimî olarak.
Play the man: erkekçe/mertçe davranmak.
Noun
uşak. erkek işçi/hizmetçi, amele.
Noun
(hitapta) bey, efendi, kardeş, arkadaş vb.
Now, now, my good man, please calm down: Haydi, sinirlenme arkadaş.
Noun
dikkati çekmek için kadın veya erkeğe hitapta “bana bak!” anlamında kullanılır:
Hey, man, don't you dig that music? Hey, bana bak, bu müzikten hoşlanmıyor musun?
Noun
metbu, tebaa, kul, köle vasal.
Noun
(bir işe) adam tayin etmek/atamak, (bir makineyi/gemiyi vb. işletecek) insan gücü sağlamak.
We can man ten ships.
The busses are under-manned: Otobüs işletecek yeteri kadar personel yok.
Transitive Verb
asker yerleştirmek, takviye etmek.
man the fort/the guns.
Transitive Verb
(gelecek bir olaya) hazır olmak, kendini hazırlamak, göğüs germek, kuvvetli bulunmak.
to man oneself to an ordeal. You must man yourself, my boy!
Transitive Verb
(şahini) insana alıştırmak.
Transitive Verb
yahu! hey! be! (şaşkınlık, hayret, heyecan, zevk, onay vb. gösterir).
Man, what a ball game! Ne güzel maç be!
Exclamation
konuşma programları ve yerel idare yetkilileriyle görüşmeler düzenleme ve politik bir şahsiyetin yolunu
açacak tüm ayrıntılarla uğraşma gibi görevleri
Noun
(spor) her sporu yapan kimse
rüşvette aracılık eden kişi
(Br) seyyar ticari mümessil
(US) gezici satış temsilcisi
şirketin bütün yaptıklarını ve yapmayı tasarladıklarını onaylayan kişi
kredi işlerini düzenleyen memur
hizmet vermek üzere perakendecileri ziyaret eden üreticinin ya da toptancının satış temsilcisi
kamuoyu araştırması yapan kimse
kararlı ve uzlaşmacı olmayan adam
kendisine zor bir iş verilmiş
cinayet işlemesi için parayla tutulmuş adam
onur listesine geçen öğrenci
Noun
“insan, adam, insan gücü ile, insan eliyle” vb. ifade eder.
man-abhoring: insanlardan nefret eden.
man-created: insanın yarattığı.
manmade: insan eliyle yapılmış.
manhunt: insan avı vb.
Prefix
bir insan tarafından bir saatte yapılan iş
adam-saat (belirli bir faaliyet için gerekli personel sayısının bu personelin çalışma saatleriyle çarpımı
(tekstil ürünleri ile ilgili olarak) yapay
kaslarını geliştirmiş adam
gece vardiyasında çalışan işçi
önüne gelen işi yapan işçi
gezici model tanıtıcı temsilci
(iş dünyasında) bir stratejiyi yönetmek ya da bir görüşü savunmak için seçilmiş kişi
reklam ve propoganda uzmanı
reklam ve propaganda uzmanı
hayat boyu kira sözleşmesinin sona ermesi üzerine hak elde eden kişi
kendi kendini yetiştirmiş adam
iki işten para kazanan adam