içkide işrette olmak
Verb
kafayı tütsülemek, zilzurna/fitil gibi sarhoş olmak, esrarın etkisinde olmak.
He had a good jag on when he left the bar: Meyhaneden çıkarken zilzurna/fitil gibi sarhoştu.
sivri uç/kenar, köşe, keskin kenar/köşe, diş.
Noun
(elbisede) (a) flapa, sarkan kumaş parçası, (b) yırtmaç.
Noun
(sivri bir şeyle) dürtme/dürtüş.
Noun
(odun/saman/ot vb.) demet, deste, yük, şelek.
a jag of hay.
Noun
(a) eğlenti, cümbüş, âlem.
an eating jag: ziyafet, şölen. (b) nöbet, hengâme, kontrol dışı eylemler
dizisi.
a crying jag. a spending jag.
Noun
çentmek, diş açmak, diş diş etmek, çentikli kesmek, eğri büğrü kesmek.
Verb
(sivri bir nesne ile) dürtmek, delmek, iğnelemek.
Verb
sıçrayarak/zıplayarak gitmek.
Verb