İngiliz alfabesinin ilk harfi.
Bir grup ve dizinin ilk elemanı.
A şeklinde herhangi bir şey.
baskı işlerinde A veya a harfinin kalıbı.
Lâ notası.
in A flat: lâ bemol.
Music
(herhangi) bir.
A child: Bir çocuk.
An old man: Bir ihtiyar.
A historical novel:
Tarihî bir roman.
Such a good man: Öylesine iyi bir adam.
So hard a task: Bu denli zor bir iş.
dağıtımsal anlamda kullanılışı: (a)
Apples at 50 cents a kilo: Kilosu 50 sente elma.
Ten dollars a head: Adam/nüfus başına on dolar. (b)
Three times a week/month/year: Haftada/ayda/yılda üç defa.
Hundred kilometers an hour: Saatte yüz kilometre.
Çok defa tercüme edilmez:
I don't have a book: Kitabım yok.
The walk has given me an appetite:
Yürüyüş iştahımı açtı.
Bazen tümcenin gelişine göre tercüme edilir:
I know a Doctor Smith: Doktor Smith adında birini
tanıyorum.
in a measure: bir dereceye kadar.
in a sense: bir anlamda.
two at a time: ikisi(ni) birden/ikişer ikişer.
All of an age: Hepsi aynı yaşta.
We are of a mind: Aynı fikirdeyiz.
They were killed to a man: Son ferdine/erine kadar öldüler.
I haven't understood a word: Tek kelime (bile) anlamadım.
He is an Englishman/doctor/teacher: O İngilizdir/doktordur/öğretmendir.
to put an end to something: bir işi sona erdirmek.
to have a right to something: bir şeye hakkı olmak.
to make a fortune: zengin olmak.
What a man! Ne adam!
What a pity!: Ne yazık!
As a rule: Kaide/kural olarak.
to sell something at a loss: bir şeyi zararına satmak.
within a short time: az/kısa zamanda.
three and a half: üç buçuk.
Amper, akım şiddeti birimi.
“-de/-da, üstünde, içinde”.
ör.: aboard, asleep, ashore.
Prefix
“yukarı, üstün(d)e, uzak, uzağın(d)a”.
ör.: arise, abide.
Prefix
“-den/-dan”.
ör.: akin, anew.
Prefix
“-sız/-siz/-suz/-süz”.
ör.: achromatic, amoral.
Prefix
(eğitim , Br) en iyi sınıf grubu
A'dan B'ye uçakla gitmek
Verb
hedef şirket (bir şirket tarafından satın alınması hedeflenmiş şirket
önceden hesaplanan masraf
(US) propaganda ve reklam masraflarının düşülmesi
(Fr) (toplantı , yemek vs) iki kişilik baş başa
sudan ucuz, bedava, kolayca elde edilebilir, her yerde bulunur.
Those comic T-shirts are a dime a dozen.
(a) berbat, çok kötü, lânet.
a hell of a nasty accident. a hell of a trip. (b) pek çok/ziyade,
aşırı, fahiş, müthiş (şiddetlendirici olarak kulanılır).
a hell of a lot: pek çok/fazla.
a hell of a long trip for an old car: eski bir araba için müthiş uzun bir yolculuk.
a hell of a nice guy: son derece iyi bir adam.
make the hell of a noise: çok gürültü yapmak, gürültüsü ayyuka çıkmak.
a hell of a lot of money: pek çok para.
(tren) sinyal lambası
Noun
hedef pazar (pazarlamacının pazarlama çabalarını yöneltmek üzere kendisine hedef olarak aldığı bir grup tüketici
emsal vaka oluşturmak
Verb
hedef fiyat (satıcının bir ürün için saptadığı satış fiyatı
sınırlı oy hakları olan adi hisseler
Noun
oy hakkı olmayan senetler
Noun
(Fr) üç kişilik (bir yemek , toplantı vs
yalnızca bir frekansı almaya ayarlanmış küçük boyda radyo
şapkalı a (â, Â)
Noun, Language-Literature
: en kısa zamanda, mümkün olabildiği kadar tez.
angstrom, santimetrenin yüz milyonda biri.
bir anlaşmazlığı halletmek
Verb
A'nın devamlı müşterisi olmak
Verb
kontrolü elinde bulunduran hissedar
uydurma vasiyetname düzmek
Verb
(suçluluk döneminden sonra , cezaevinden çıktıktan sonra , vb) dürüst yaşamak
Verb
(US) bir yerde bulunmak
Verb
National Aeronautics Association.
National Automobile Association.
çalışmakta ya da üretilmekte
talepleri eşit kılmak
Verb
= Royal Australian Air Force.
(Br) arsa ve bina gelirinden alınan vergilerin hesaplanmasında başvurulan cetvel
yedek malzemeye el atmak
Verb
hisse senetlerini ve tahvilleri değerlendirmede üç A notu bir hisse senedinin ya da tahvilin erişebileceği
en yüksek değerlendirmedir
(Br) bütçeyi onaylamak
Verb
Women's Auxiliary Air Force.
Adjective
Women's auxiliary Army Service.
Adjective