bütün rakiplerinin üstünde olmak
Verb
akranlarının üstüne çıkmak
Verb
(a) yüzer durumda tutmak, başını su üstünde tutmak, suya batmamak, (b) kendi yağı ile kavrulmak, borca
girmemek, kendi geliri ile geçinip gitmek, ayağını yorganına göre uzatmak.
He's finding it hard to keep his head above the water these days.
(kıt kanaat) geçinmek, iki ucunu bir araya getirmek.
In this business we don't make much money, but we are able to keep our heads above the water.
iki yakasını bir araya getirmek
Verb
suyun yüzünde durabilmek
Verb
borçsuz harçsız geçinmek
Verb
su yun yüzünde durabilmek
Verb
yorganını ayağına göre uzatmamak
Verb
şapkalı a (â, Â)
Noun, Language-Literature
yukarıda da belirtildiği gibi
Adverb
ya mahkeme masraflarını karşılamak ya da hapse razı olmak seçeneğinden herhangi birine yaklaşmaması üzerine
kefaleti ödeyecek kefil
bir özel hukuk davasında davalının
çok üstün(de)/yüksek(te).
Far above the hill: Tepeden çok yüksekte.
He is far above the rest of the class: Sınıfta herkesten çok (daha) üstün durumdadır.
şapkalı i (î, Î)
Noun, Language-Literature
-den fazla, -den başka, -ye ilâveten, ayrıca, üstelik, fazla olarak, bu yetmiyormuş gibi.
over and above this consideration, there is another I wish to mention: Bu düşünceye ilâve olarak şu hususu da zikretmek isterim.
lütfen yukarıdaki telefonlardan bakanlık ile temasa geçin
daha yüksek rütbede olmak.
rank next to: rütbece/mevkice …'den sonra gelmek.
(a) umursamamak, ka'le almamak, önem vermemek, tenezzül etmemek, seviyesine inmemek, hiçe saymak, aldırış
etmemek.
to rise above an insult. (b) (kusur vb.) yenmek, galebe çalmak.
to rise above one's misfortune: talihsizliği yenmek.
şapkalı u (û, Û)
Noun, Language-Literature
hepsinden önemli(si), en önemli(si)/üstün(ü), herşeyden önce/ziyade, özellikle.
Charity above all:
Hayırseverlik her şeyden önce gelir.
herşeyden önce, evvelemirde.
Above all we need some food to eat: Herşeyden önce yiyeceğe ihtiyacımız var.
açık ara önde olmak
Adjective
eleştirilecek yanı olmayan
(a) canlı, hayatta, (b) yeryüzünde, meydanda.
itibari kıymetten daha yüksek
itibari değerlerin üstünde muamele gören menkul değerler
başa baş kıymetten yukarı
(her iki taraftan politik destek görmek umuduyla taraf tutmaya yanaşmayan generallerin tutumu ; işadamlarının
sık benimsediği bir davranış biçimi
paha biçilmez, çok değerli/kıymetli.
üst kat(ta), yukarı kat(ta).
Adverb
her türlü şüphenin dışında
(Br) kamu harcama ve gelirlerinin sunuluş şekli (bütçenin üst bölümünde sunulur)
kanuni harcama ve gelirlerin sunuluş şekli
televizyonda prodüktörler
sanatçılar ya da senaryo için bütçelenmiş masraflar
televizyon aracılığıyla yapılan reklam
güvenceli, emin, sıkıntısız, kaygusuz, (özellikle malî sıkıntıdan) âzade.
kapasitesinin üstünde çalışmak
Verb
Yukarıda belirtildiği gibi,
Yukarıda da belirtildiği üzere,
Yukarıda da belirtildiği gibi,
Yukarıda belirtildiği üzere,
Yukarıda da belirtildiği gibi,
Yukarıda belirtildiği gibi,
Yukarıda da belirtildiği üzere,
Yukarıda belirtildiği üzere,
yerel düzeyin üstünde denetim
...'den bir adım önde olmak
Verb
şüphe konusu olmamak
Verb
kanunun üzerinde olmak
Verb
üstünü kaplamak, havasını doldurmak, bürümek, heyulâ gibi çökmek, hâkim/musallat olmak, eksik olmamak.
Hate brooded over the town: Kasabayı kin/nefret bürüdü.
A thundercloud had been brooding over the hills all afternoon. Trouble seems to be brooding over his family.
mala değerinden yüksek değer biçme
vasatın üstünde ciro yapmak
Verb
kendini beğenmek/bir şey sanmak, böbürlenmek.
elinden geleni yapmak
Verb
bir işin hakkını vermek
Verb
daha fazlasını yapmak
Verb
bir işi hakkıyla yapmak
Verb
şehrin üzerinde tur atmak
Verb
bunu yapmaya tenezzül etmem
yukarıdaki yanıtların doğruluğunu teyit ederim
başabaş değerinin üstünde emisyon
başa baş değerinin üstünde emisyon
piyasa fiyatı üzerinden kote edilmiş
maaş derecesindekinden daha yüksek meblağ ödeme
birşeyi birşeye yeğlemek
Verb
birşeyi birşeyden fazla önemsemek
Verb
birşeye birşeyden fazla değer vermek
Verb
birşeyi birşeyin üstünde tutmak
Verb
birşeyi birşeye tercih etmek
Verb
sivrilmek, kendini göstermek, birçok kimselerden daha üstün olduğunu ispatlamak.
ortanın üstüne çıkmak
Verb
birşeyden etkilenmemek
Verb
birşeyin üstesinden gelmek
Verb
narhın üstünde satmak
Verb
bir şeyi saptanmış olan fiyatın üzerinde satmak
Verb
başkalarından kat kat üstün olmak.
başkasının anlayamayacağı konuda konuşmak
Verb
normalin üstünde ısı derecesi : yukarki kiracılar
Noun
anlaşmanın gizlisi saklısı yok
birşeyi herşeyin üstünde tutmak
Verb
yukarıdan gelen emir emr üzerine yakın emir emr