active

  1. Adjective faal, çalışkan, faaliyet halinde.
    an active man: faal bir adam.
    an active volcano. active duty.
  2. Adjective fiilî.
    active hostilities: fiilî düşmanlık.
    active collaboration: fiilî işbirliği.
  3. Adjective enerjik, gayret ve güç sarfını gerektiren.
    active sports.
  4. Adjective çevik, devimli, hareketli.
    an active gazelle.
  5. Adjective canlı, hararetli.
    active imagination: canlı muhayyile.
    The wheat market was very active:
    Buğday piyasası pek hararetli idi.
  6. Adjective etkin, müessir, âtıl olmayan.
    active ingredients.
  7. Adjective eylemsel, amelî, pratik.
    active measures.
  8. Adjective kârlı, kâr getiren.
    active investment.
  9. Adjective, Medicine etkin, müessir, tez etki gösteren.
    active remedies.
  10. Adjective, Sociology bir maksatla (çoğunlukla tethiş için) hareket eden (kalabalık).
  11. Adjective, Grammar etken, aktif. (Fiilin gösterdiği işi öznenin yapması hali).
aktif karbon Noun, Medicine
aktif karbon filtre Noun, Chemistry
aktif karbon Noun, Medicine
aktif karbon filtre Noun, Chemistry
aktif karbon Noun, Medicine
aktif karbon filtre Noun, Chemistry
(hisse senetleri) en baştan talep görmek Verb
bu hisseler pek hareketli
pire gibi
dolandırıcılık amacıyla bile bile gizleme
komandite ortak
aktif kıymetler Noun
alacaklı bakiye
lehte ödemeler dengesi
aktif tahvil (faizi çıkarıldığı tarihte baştan ödenen tahvil
piyasaya sürüldüğünden itibaren sabit faiz getiren tahvil
piyasaya sürüldüğünden itibaren sabit faiz getiren tahvil
aktif tahvil
(Br) aktif tahvil
borsa simsarlarının ikrazatı ya da müşterilerin marj programlarını teminat altına almak için borsa simsarlarının
kendileri veya müşterisi için menkul
çalışan kafa
işletilen sermaye
faal sermaye
aktif sermaye
para tedavülü
tedavüldeki para
bir ihraç bankasının piyasaya sunmuş olduğu ve halkın elinde bulunan banka senetleri toplamı
aktif donanım
faal işbirliği
dert ortağı
faal ticaret
faal rekabet
borsada faal muameleler Noun
faal muameleler Noun
borsada faal muameleler Noun
faal borç
faiz getiren borçlar Noun
faiz getiren borç
faal talep
büyük talep
talep etmek Verb
aktif cihaz Noun
faal görev.
etkin çekirdekli galaksi Noun, Astronomy
muharebe hareketi
geniş muhayyile
etkin bağışıklık, aktif muafiyet.
aktif bağışıklık Noun, Virology
vücuda yerleştirilebilir aktif tıbbi cihazlar Noun
yazın buzu çözülen toprak tabakası.
muvazzaflar kadrosu Noun, Military
muvazzaf kadro, faal görevde bulunan askerî personel listesi.
etkin dinleme Noun, Communication
aktif piyasa
canlı piyasa
aktif kütle Noun, Physics
faal aza
tedavüldeki para
aktif para
faal para
canlı para piyasası
aktif para deposu Noun
canlı para piyasası
muvazzaf subay
(borsa) hareketli açılış
aktif oksijen Noun, Textile Industry
komandite ortak
faal ortak
faile göre kişisellik ilkesi Noun, International Law
etkin personel Noun, Military
yoğun faaliyetler Noun
aktif madde
etkin pişmanlık Noun, Law
aktif satışlar Noun, Competition Law
aktif (günlük cirolu) menkul değerler Noun
aktif menkul değerler Noun
faal görev.
bir işte faal hissesi olma
etkin bölge Noun, Biology
aktif bölge Noun, Biology
geçerli senet
borsada çok alınıp satılan hisse senetleri Noun
faal hisse senet dileri Noun
işlem gören hisse senet dileri Noun
hareketli hisse senedi
işlem gören hisse senetleri Noun
alışverişi çok olan hisse senedi
faal hisse senetleri Noun
motorlu araçlar için bilgisayarlı süspansiyon sistemi
faal ticaret
ihracat
aktif ticaret
ticaret muvazenesi fazlalığı
ticaret dengesi
ihracatın ithalattan fazla olması
aktif taşıma Noun, Engineering
üyelerin yönetimde aktif rol aldığı tröst
üyelerinin idarede aktif rol aldığı tröst
fiili ayaklanma
faal yanardağ
aktif yanardağ Noun, Geography
isteyerek yapılan hasar
kasti
... sektöründe faaliyet göstermek Verb, Management
faal bir sendikacı olmak Verb
askere çağrılmak Verb
(askerlik) faal hizmette olmak Verb
aktif ve pasif borçlar Noun
vazife malulü Noun, Military
faal hizmette çalıştırılabilir
aktif rol oynamak Verb
bir işte faal hissesi olmak Verb
muvazzaf
tasfiye politikası Noun
aktif işbirliği yönetmeliği Noun, Competition Law
pişmanlık yönetmeliği Noun, Competition Law
işte faal olarak kalmak Verb
bir subayı muvazzaf listesinden çıkarmak Verb
faal hayattan çekilmek Verb
faal hizmetten çekilmek Verb
bir şeyde faal rol oynamak Verb
bir şeyde faal rol almak Verb
çakı gibi
faal hizmette.