aim

  1. nişan almak.
    to aim a gun/a pistol at someone: birisine silahla/tabanca ile nişan almak.
    the
    target to aim at: nişan alınan hedef.
  2. amaçlamak, hedef tutmak, istihdaf etmek.
  3. aim at/to: hedef/gaye/amaç edinmek, gayret etmek, çalışmak. He aims to please: Hoşa gitmeye
    çalışıyor. We aim at saving something every month: Her ay biraz artırmaya/tasarrufa gayret ediyoruz.
  4. tahmin/takdir etmek.
  5. nişan alma.
  6. amaç, hedef.
    to miss one's aim: hedefine isabet ettirememek.
  7. maksat, niyet, gaye, emel.
    His aim is to be an engineer: Gayesi bir mühendis olmaktır.
    I don't
    understand what his aim in life may be: Hayatta gayesi nedir, anlamıyorum.
hedefe ulaşmak Verb
hedefine isabet ettirememek Verb
hedefini vuramamak Verb
gayesine ulaşamamak Verb
hedefinıvuramamak Verb
meramına nail olmak Verb
eğitim amacı
varılmak istenen şey
maksadı gütmek Verb
esas gaye
ana hedef
hedefin ötesine geçmek Verb
ulaşılabilecek hedef
ilk amaç
esas gaye
esas gaye
ana hedef
üretim hedefi
belirli amaç
iyi nişan almak Verb
nişan almak.
to take aim and fire: nişan alıp ateş etmek.
nişan almak.
doğru nişan almak Verb
hedef almak Verb
amaçlamak Verb
hedeflemek Verb
bir şeye nişan almak (ateş etmek Verb
bakanlık peşinde olmak Verb
bir şeyi amaç edinmek Verb
nişan almak Verb
bir müşterinin ihtiyaçlarını karşılamak Verb
kasdetmek, maksadı/gayesi … olmak.
What are you aiming at? Maksadınız nedir?
niyetlenmek, arzu etmek.
I aim to visit you tomorrow.
nişanlamak Verb
birini hedef almak Verb
hedefimiz gelecek yıl içerisinde % 3'lük büyüme gerçekleştirmektir
bir şey yapmak amacıyla