ayak

Turkish-English Translation

  1. fit
  2. footing
  3. pedestal
  4. tributary
  5. gait
  6. easel
  7. buttress
  8. Information Technology foot
  9. leg
  10. shaft
  11. pedlar
  12. stanchion
  13. Noun abutment
  14. prop
  15. stand
  16. pace
  17. tootsie
  18. treadle
  19. frontsman
  20. pitch-man
  21. market man
  22. (stair) step
  23. (measure) foot
  24. base
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

ayak oyunları
tricks Noun
ayak ve bacak kırığı
lower-extremity fracture Noun, Medicine
tek ayaklı temel
monopod foundation Noun, Construction
temel ayağı
footing Noun, Construction
(doğuştan) yumru ayak
club foot
(hayvanlarda) ön ayak
foreleg
bir ırmağa karışan ayak
tributary
enli ve yayvan ayak
splayfoot
protez ayak
prosthetic foot Noun, Medicine
takma ayak
prosthetic foot Noun, Medicine
taraklı ayak
splayfoot
üçlü ayak
trivet
ayak altına almak
to trample Verb
ayak altında
underfoot
ayak altında
in the way
ayak altında çiğnemek
to tramp Verb
ayak altında çiğnemek
to override Verb
ayak altında çiğnemek
to tread under foot Verb
ayak altında çiğnemek
to trample Verb
ayak altında çiğnemek
to tread down Verb
ayak altında dolanıp durmak
to hang around on the street corners Verb
ayak ayak üstüne atmak
to cross one's legs Verb
ayak ayak üstüne atmış
cross legged
ayak bağı
entanglement Noun
ayak bağı
hindrance
ayak bağı
hobble
ayak bağı
impediment Noun
ayak bakımı
pedicure
ayak bakımı
foot care Noun, Medicine
ayak basacak yer
foothold
ayak basamamak
to stay away from Verb
ayak basışı
tread
ayak basmak
to arrive at Verb
ayak basmak
to land Verb
ayak basmak
to step Verb
ayak basmak
to tread Verb
ayak basmak
to enter Verb
ayak bileği
ankle Noun, Anatomy
ayak bileği kemikleri
tarsus Noun
ayak çekimi yapılmış sinema filminin uzunluğu
footage
ayak dayanacak ayaklık
footrest
ayak dayayacak yer
foothold
ayak dayayacak yer
footrest
ayak değirmeni
treadmill
ayak değiştirmek
to get into step by changing one's foot (in marching Verb
ayak diremek
to put one's foot down Verb
ayak diremek
to drag one's feet Verb
ayak direyen kimse
outstander
ayak direyerek
persistently Adverb
ayak direyici davranış
intransigent attitude
ayak duvarı
footwall
ayak duvarı , payanda duvarı , taban duvarı
footwall
ayak fetişizmi
foot fetishism Noun, Sexuality
ayak freni
foot brake
ayak hareketleri
footwork Noun, Sports
ayak işi
menial task Noun
ayak işi
errand
ayak işi (kaynaktan kaynağa giderek zor yolla bilgi toplama
legwork
ayak işi gören kişi
leg man
ayak işi yapmak
to discharge an errand Verb
ayak işlerinde kullanılan yardımcı
gofer
ayak işlerine koşulan çocuk
errand boy
ayak izi
footmark Noun
ayak izi
footprint Noun
ayak izleri
foot tracks Noun
ayak kayması
slip
ayak kirası
bearer's fee
ayak kısmı
foot
ayak konacak yerleri olan yaylı zıplama sırığı
pogo stick
ayak marşı
(motorbike) foot starter
ayak meyhanesi
barrel house
ayak ölçümü
footage
ayak parmağı
toe Noun, Anatomy
ayak parmağı ucu
tiptoe
ayak parmakları içe doğru kıvrık
pigeon toed
ayak paspası
floor mat Noun
ayak protezi
prosthetic foot Noun, Medicine
ayak şalteri
foot switch
ayak satıcılığı
street industry
ayak satıcısı
peddlar
ayak satıcısı
marketman
ayak satıcısı
peddler
ayak satıcısı
roadman
ayak satıcısı
pitch-man
ayak sesi
footfall
ayak sesi
footstep
ayak sürüme
foot-dragging Noun
ayak sürüme
procrastination Noun
ayak sürümek
to delay one's departure Verb
ayak sürümek
to drag one's feet on a matter Verb
ayak sürümek
to look for a way out of a job Verb
ayak sürüyerek yürüme
shuffle
ayak sütun
stilt
ayak tabanı siğili
plantar wart Noun, Diseases
ayak taburesi
footstall
ayak takılması
trip
ayak temeli
footing
ayak tırnağı
toenail
ayak tornası
foot lathe Noun
ayak uçlarını veya topukları yere vurarak yapılan dans
tap dance
ayak ucu
toe
ayak ucunda dönmek
to pirouette Verb
ayak ucunda yürümek
to tiptoe Verb
ayak ucunda yürüyen
tiptoe
ayak uydurma
orientation Noun
ayak uydurmak
to fall in step Verb
ayak uydurmak
to keep in step with Verb
ayak uydurmak
to humour Verb
ayak uydurmak
to go with the a Verb
ayak uydurmak
to adjust Verb
ayak uzatarak düşürmek
to trip Verb
(balede) ayak ucu dönüşü
pirouette
(kadınlar) ayak bileğine kadar uzanan giysi
maxi
(motosiklet) ayak marşı
foot starter
...'e ayak uydurmak
to keep pace with ... Verb
...'e ayak uydurmak
to keep abreast of ... Verb
ağır ayak sesi
tramp
akan siparişlere ayak uydurabilmek
to keep pace with the rush of orders Verb
başkalarına ayak uydurma
temporization
başkasının mülküne haksız olarak ayak basma
trespass
başkasının mülküne haksız olarak ayak basma
trespass on land
başkasının mülküne haksız olarak ayak basmak
to trespass Verb
bir ayak işini üstlenmek
to undertake a business errand Verb
birine ayak uydurmak
to dance to sb's time Verb
birine ayak uydurmak
to dance after sb's whistle Verb
birinin arazisine haksız olarak ayak basmak
to trespass on sb's land Verb
birinin ayak izinde gitmek
to tread in sb's step Verb
birşeye ayak uyduramamak
to fall out of step with something Verb, Idioms
birşeye ayak uyduramamak
to be out of step with something Verb, Idioms
buraya bir daha ayak basma sakın
never darken my door again
çağa ayak uydurmak
to move with the times Verb
çağa ayak uydurmamak
to be behind the times Verb
çamurda yürürken ayak sesi çıkarmak
to squelch Verb
dikkatle ayak basmak
to tread with caution Verb
dört ayak olmak
to be quick on one's pins Verb
enflasyona ayak uydurmak
to keep up with inflation Verb
hep ayak üstü düşmek
to fall on one's feet Verb
hep dört ayak üstüne düşmek
to fall on one's feet Verb
her biri bir ayak üzerinde dengeli oturan
cantilever bridge
karaya ayak basmak
to land Verb
karbon ayak izi
carbon footprint Noun, Environment-Ecology
kumda ayak izleri bırakmak
to print one's foosteps on the sand Verb
milli ekonomiye ayak uyduramamak
to be out of phase with the national economy Verb
'nın tepesinde (dibinde , yayında , başlangıcında , sonunda , önünde , arkasında , ayak dibinde
at the top (bottom , side , beginning , end , front , back ,
ön ayak olmak
to be the initiator of sth Verb
otelde boyacılık ve ayak işlerinde çalışan hizmetli
boots
partinin ana görüşüne ayak uyduramamak
to be out of step with the mainstream of the party Verb
sanayileşme yüzünden gelişmeye ayak uyduramamış sanayiler
industry overtaken (bypassed) by industrialization
topluma ayak uydurmayan kimse
nonconformist
topluma ayak uydurmazlık
nonconformism
yeni bir ülkeye ayak basmak
to break new ground Verb
yeni buluşlara ayak uydurmak
to keep pace with modern invention Verb
yeni ülkelere ayak basmak
to enter unchartered seas Verb
yetişip ayak uydurmak
to come up with Verb
yorganına göre ayak uzatmak
to live within one's purse Verb
zamana ayak uydurmak
to move with the times Verb
zamana ayak uydurmak
to keep abreast of the times Verb
zamana ayak uydurmak
to be abreast with the times
zamana ayak uydurmak
to keep up with the times Verb
zamana ayak uydurmak
to be abreast of the times Verb
zamanına ayak uyduramayan
fogy
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Vücûdun, bacaktan ayak bileğiyle ayrılan ve ... yürümeyi sağlayan kısmı, kadem
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.