advantage

  1. yarar, fayda, kazanç, çıkar, menfaat, kâr.
    It is to his advantage: Bu onun yararınadır.
    to
    the best advantage: en kârlı/yararlı şekilde.
    mutual advantage: karşılıklı çıkar.
    He knows where his advantage lies: Menfaatin nereden geleceğini bilir.
  2. öncelik, avantaj.
    the advantages of a good education: iyi bir öğrenimin avantajları.
    advantage-ground:
    öncelik veren mevki/hal/keyfiyet.

  3. advantage over/of: üstünlük.
    His education gave him an advantage over his opponent.
    have
    the advantage of = gain/get an advantage over … : …'den daha üstün (durumda) olmak.
    retain the advantage: üstünlüğünü korumak.
  4. (teniste) her iki taraf 40 ar sayı yaptıktan sonra kazanılan ilk sayı.
    advantage-in: atan ileride.

    advantage-out: karşılayan ileride.
  5. yarar/fayda sağlamak, istifade temin etmek.
    What shall it advantage you to buy this house? Bu
    evi satınalmak sana ne fayda sağlayacak?
  6. ilerletmek, yaklaştırmak.
    Such action will advantage our cause: Bu eylem bizi maksadımıza/hedefimize daha çok yaklaştırır.
  7. kazandırmak, kazanç sağlamak, yararına olmak, durumunu sağlamlaştırmak.
    It would advantage him to
    work harder: Daha sıkı çalışmak onun durumunu sağlamlaştıracaktır.
birinin lehine olmak Verb
birine yaramak Verb
birinin işine yaramak Verb
birinin işine gelmek Verb
kendi çıkarını düşünmek Verb
muhtaç Adjective
rakibine karşı avantaj elde etmek Verb
kendi çıkarını düşünmek Verb
parasını kazançlı işe yatırmak Verb
birinin lehine çalışmak Verb
faydası peşinde olmak Verb
parasını işletmek Verb
birinin işine yaramak Verb
birinin lehine olmak Verb
birinin işine gelmek Verb
birine yaramak Verb
mutlak üstünlük (ticarete girişen iki ülkeden birinin diğerine göre kesin olarak düşük maliyetle üretim
yapması ve ticarete katılması
mutlak avantaj
mutlak üstünlük
daha düşük bir ortalama maliyeti gerçekleştirebilen üstünlük
mutlak maliyet üstünlüğü
yerleşik firmaların sahip olduğu
randıman ne olursa olsun
dolayısıyla da yeni işe başlayanlara göre
birinin menfaatine çalışmak Verb
yan menfaat
ticari menfaat
ticari avantaj
ortak yarar
ortak fayda
mukayeseli üstünlük
karşılaştırmalı üstünlük
bir şirketin rakiplerine karşı avantajlı durumda olmasını sağlayan etmenler
rekabet üstünlüğü Noun, Management
rakibe üstünlük
rekabet avantajı Noun, Management
muhtemel menfaat
maliyet üstünlüğü
maliyet avantajı
bir ürünün gerçek ya da hayali yararının rakip bir ürünle kıyaslanması
ekonomik menfaat
yararına kullanmak Verb
ele geçmez üstünlük
ilk hamle avantajı
bir avantajdan azami yararlanmak Verb
fırsattan yararlanmak Verb
heterozigot üstünlüğü (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
bir avantaj içermek Verb
işleysel/mekanik verim.
karşılıklı yarar
aşikâr üstünlük
avantajlı
aşikâr avantaj
parasal avantaj
fiyat avantajı
beklenen avantaj
kaçırılan bir fırsatı yeniden ele geçirmek Verb
birinin lehine sonuçlanmak Verb
büyük kârla satmak Verb
bir şeyi yüksek değerine satmak Verb
kârla satmak Verb
bir avantajı bırakmak Verb
yakışmayacak şekilde yararlanmak Verb
ahlaksızca istismar etmek Verb
tarife avantajı
vergi avantajı
mutlak üstünlük teorisi
yararlı/faydalı bir şekilde, yararına, lehine.
to turn something to advantage: bir şeyi lehine
çevirmek.
to turn out to someone's advantage: sonunda kârlı çıkmak, birisinin işine yaramak.
to sell something to (good/best) advantage: bir şeyi (iyi/azamî) kârla satmak.
ticari avantaj
ticari üstünlük
avantaj olduğu ortaya çıkmak Verb
birinin yararına olmak Verb
bir şeyden yararlanmak Verb
birşeyden fırsat çıkarmak Verb
birşeyi fırsata çevirmek Verb
birşeyi fırsata dönüştürmek Verb
birşeyi kendi lehine çevirmek Verb
birşeyi fırsata çevirmek Verb
birşeyden fırsat çıkarmak Verb
birşeyi kendi lehine çevirmek Verb
birşeyi fırsata dönüştürmek Verb
haksız avantaj
birşeyi en verimli şekilde kullanmak Verb
birşeyi daha verimli kullanmak Verb
birşeyi daha iyi kullanmak Verb
birşeyi en verimli şekilde kullanmak Verb
birşeyi en iyi şekilde kullanmak Verb
birşeyin hakkını vermek Verb
birşeyi hakkıyla kullanmak Verb
birşeyi verimli kullanmak Verb
birşeyi gerektiği gibi kullanmak Verb
birşeyi iyi kullanmak Verb
birşeyi en verimli şekilde kullanmak Verb
birşeyi en iyi şekilde kullanmak Verb
bir şeyden yararlanmak Verb
birinin işine yaramak Verb
birinin lehine olmak Verb
birine yaramak Verb
birinin işine gelmek Verb
birine bir üstünlük tanımak Verb
bir şeyden yararlanmak Verb
birine üstünlük elde etmek Verb
sayıca ileride olmak Verb
sayıca üstün olmak Verb
bir şeyin satışında menfaat sağlamak Verb
steno şart değilse de tercih sebebidir
(a) yararlanmak, faydalanmak, istifade etmek.
to take advantage of someone: bir kimsenin zaafından
yararlanmak.
He took advantage of the fact that everyone was asleep to slip away: Herkesin uykuda olmasından yararlanarak sıvıştı/kaçtı. (b) sömürmek, istismar etmek.
take advantage of someone: bir kimseyi sömürmek.
yararlanmak, faydalanmak, istifade/istismar etmek, sömürmek.
...'den faydalanmak Verb
...'den yararlanmak Verb
...'i istismar etmek Verb
birinin saflığından yararlanmak Verb
birinin iyi niyetinden yararlanmak Verb
birinin hatasından yararlanmak Verb
bir şeyden yararlanmak Verb
bir şeyi kötüye kullanmak Verb
bir şeyden haksız bir şekilde yararlanmak Verb
birinden alçakca yararlanmak Verb
birinden alçakça yararlanmak Verb
bir şeyden tam yararlanmak Verb
birinin acemiliğinden yararlanmak Verb
birinin cehaletinden yararlanmak Verb
birinin iyi niyetini kötüye kullanma
'nın yararına
birinin lehine olmak Verb
birinin işine gelmek Verb
birinin işine yaramak Verb
birine yaramak Verb