Kıyamet
Proper Name, Cinema
bundan önce.
by now: şimdiye kadar.
for now: şimdilik.
from now on: bundan sonra,
bundan böyle.
how now?: bu ne demek? bu nasıl şey?
now or never: ya şimdi, ya hiç.
till now = until now: şimdiye kadar.
up to now: şu ana kadar.
şimdi bile, o zaman bile, yine de, buna rağmen.
I have explained everything, but even now (then) she doesn't (didn't) understand.
derhal, hemen, şimdi, şu anda, vakit geçirmeden, gözümün önünde.
We must settle this problem here and now! Bu meseleyi derhal bir sonuca bağlamak zorundayız.
Finish your work here and now.
ne demek? bu da ne demek oluyor?
(a) henüz, demin(cek), biraz önce.
He left home just now. (b) hemen şimdi, derhal.
I'll do it right now.
(a) henüz, demin(cek), biraz önce.
He left home just now. (b) hemen şimdi, derhal.
I'll do it right now.
ABD'de 1960'lı yıllarda zencilerin sabırsızlığını
eski görüşlerin gençlerce reddedilmesini belirten deyim
(a) henüz, demin(cek), biraz önce.
He left home just now. (b) hemen şimdi, derhal.
I'll do it right now.
hemen şimdi, derhal, şu anda.
Stop that right now!
hele şükür, çok şükür.
There now, I've at last got the engine started: Hele şükür, nihayet motoru çalıştırabildim.
gelecek hafta bugün.
a week of Sundays: çok uzun zaman.
It will be a week tomorrow that he came: Yarın geleli bir hafta olacak.
week yesterday: geçen hafta dünkü gün.
kâh … kâh, bir … bir.
With prices now rising now falling, who knows what will it cost next year?
Fiyatlar bir yükselip bir düşüyor, bu durumda kim bilir gelecek yıl bunun fiyatı ne olacak?
ara sıra, zaman zaman.
Every now and again I remember good old days of my youth.
arasıra, bazen, arada sırada, kâh … kâh.
Now one boy does best, then another: Kâh bir çocuk iyi yapar, kâh öteki.
…'e gelince, şimdi gelelim … .
That matter is settled. Now for the next question: O mesele halledildi.
Şimdi gelelim bundan sonraki soruna (= bundan sonraki meseleye gelince …).
now for it: haydi/buyurun bakalım.
Haydi bakalım!
You're for it! İşin iş! Keyfin kekâ!
bayılmıştı , şimdi açılmak lıyor
!: hele … bakayım!
Now now, child, stop crying: Çocuk, hele sen sus bakayım!
kâh … kâh, bir … bir.
With prices now rising now falling, who knows what will it cost next year?
Fiyatlar bir yükselip bir düşüyor, bu durumda kim bilir gelecek yıl bunun fiyatı ne olacak?
hele şükür, çok şükür.
There now, I've at last got the engine started: Hele şükür, nihayet motoru çalıştırabildim.
(a) öyle ise, şu halde, peki.
now then, what happened? Peki, ne oldu? (b) sakın ha!, haydi!
bir bu, bir o; bazen biri bazen öteki.
Ha şöyle! Atana rahmet! Söz dediğin böyle olur!
hele şükür, çok şükür.
There now, I've at last got the engine started: Hele şükür, nihayet motoru çalıştırabildim.
ara sıra, zaman zaman.
Every now and again I remember good old days of my youth.
şimdi ankara'ya bağlamak nıyoruz
arasıra, arada bir, zaman zaman.
arasıra, arada bir, zaman zaman.
Sizi karı-koca ilan ediyorum.
Bu konuyu geçelim.
Sentence
Bu konuyu şimdilik bir kenara bırakalım.
Sentence
Bu konuyu daha sonra konuşalım.
Sentence
günümüzde olduğu gibi o dönemde de ...
Adverb
bugün olduğu gibi o zamanlarda da ...
Adverb
ara sıra bir söz sıkıştırmak
Verb