bir araya

Turkish-English Phrases

bir araya bağlı ürünler
typing product
bir araya gelme
articulation Noun
bir araya gelme
concentration Noun
bir araya gelme
concourse
bir araya gelme
contact
bir araya gelmek
to band together Verb
bir araya gelmek
to meet up Verb
bir araya gelmek
to congregate Verb
bir araya gelmek
to club together Verb
bir araya gelmek
to assemble Verb
bir araya gelmek
to meet Verb
bir araya gelmek
to gather Verb
bir araya gelmek
to combine Verb
bir araya gelmek
to happen at the same time Verb
bir araya gelmek
to come together Verb
bir araya gelmek
to convene Verb
bir araya gelmek
to group Verb
bir araya gelmek
to conjoin Verb
bir araya gelmek
to mass Verb
bir araya gelmek
to get together Verb
bir araya gelmek
to join Verb
bir araya gelmek
to fair Verb
bir araya getirilen talepler
omnibus claim Noun
bir araya getirilip kitle yapılmış buz parçaları
pack ice Noun
bir araya getirilmiş
banded
bir araya getirme
composition Noun
bir araya getirme
conjunction Noun
bir araya getirme
compilation Noun
bir araya getirme
articulation Noun
bir araya getirme
concentration Noun
bir araya getirme
muster
bir araya getirmek
to combine Verb
bir araya getirmek
to string together Verb
bir araya getirmek
to mass Verb
bir araya getirmek
to gather Verb
bir araya getirmek
to tag together Verb
bir araya getirmek
to throw together Verb
bir araya getirmek
to heap together Verb
bir araya getirmek
to fuse Verb
bir araya getirmek
to congregate Verb
bir araya getirmek
to put together Verb
bir araya getirmek
to fit together Verb
bir araya getirmek
to tack together Verb
bir araya getirmek
to gather together Verb
bir araya getirmek
to assemble Verb
bir araya getirmek
to lump Verb
bir araya getirmek
to rake up Verb
bir araya getirmek
to pool Verb
bir araya sıkışmak
to huddle Verb
bir araya toplama
assemblage
bir araya toplamak
to club Verb
bir araya toplamak
to aggregate Verb
bir araya toplamak
to bunch Verb
bir araya toplanma
assemblage
bir araya toplanmak
to cluster Verb
bir araya toplanmış şeyler
agglomeration
(para) bir araya getirmek
to scrap together Verb
(para) bir araya getirmek
to scrape together Verb
acele ile bir araya toplamak
to huddle Verb
acele ve kabaca bir araya getirmek
to patch together Verb
ailenin yeniden bir araya gelmesi
family reunion
arkadaşlarını bir araya toplamak
to gather one's friends together Verb
ayırarak bir araya toplamak
to segregate Verb
bir bütün halinde bir araya getirilmiş veriler
integrated data
bir hikâyenin parçalarını bir araya toplamak
to gather up the threads of a story Verb
bir şirketin sınırlı kaynakları bir araya getirmede
productive efficiency relative efficiency
birilerini bir araya getirmek
to bring together someone Verb
biriyle bir araya gelmek
to meet with someone Verb
birşeyi bir araya getirmek
to be comprised of something Verb
birşeyin bir araya gelmesinden oluşmak
to be comprised of something Verb
bütün oluşturmak için parçaları bir araya getirmek
to conflate Verb
caz müzisyenlerinin bir araya gelerek müzik yapmaları
jam session Noun
davaları bir araya toparlama
roundup
delilleri bir araya getirmek
to sum up the evidence Verb
dosyaları bir araya getirmek
to link records Verb
geçinmek; iki yakasını bir araya getirmek
to make ends meet Verb
gerçekleri bir araya getirmek
to gather the facts Verb
hepsini bir araya getirmek
to lump with Verb
iki ucunu bir araya getirmek
to come into line Verb
iki yakasını bir araya getirmek
to keep one's head above water Verb
iki yakayı bir araya getirmede güçlükle karşılaşmak
to have difficulties in making both ends meet Verb
iki yakayı bir araya getirmek
to make both ends meet Verb
iki yakayı bir araya getirmek
to make (both) ends meet Verb
ikide bir araya girmek
to punctuate Verb
insanları bir araya getirme
ingathering
insanları bir araya getirmek
to call a huddle Verb
iş gücü arzı ve talebini bir araya getirmek
to bring offers of employment into touch with applications for employment Verb
işle zevki bir araya getirmek
to mix business with pleasure Verb
kâğıtları bir araya tutturmak
to clip papers together Verb
kalemleri bir araya toplamak
to lump items together Verb
kanıtları bir araya getirmek
to build up a case Verb
kaynaklarını bir araya getirmek
to pool one's resources Verb
olayların bir araya gelmesi
concurrence of circumstances
olayların bir araya gelmesi
conjunction of circumstances
parçaları bir araya getirme
piecing together
parçaları bir araya getirmek
to piece together Verb
rastlantı sonucu bir araya gelmiş bir grup insan
fan club
şirketleri daha güçlü yapmak için bir araya getirmek
to consolidate business companies Verb
spekülasyon amacıyla bir araya gelenler
bear pool
tatil için birkaç kuruş bir araya getirmek
to scrape together a few dollar for the holiday Verb
teminatları bir araya getirmek
to tack securities Verb
tesadüf eseri bir araya gelme
conjunction Noun
türlü olayların ya da işlerin bir araya gelmesi
conjuncture
üç beş kuruşu bir araya getirmek
to scratch together Verb
üç beş kuruşu bir araya getirmeye çalışmak
to scrabble the pennies together Verb
uzun ayrılık yıllarından sonra yeniden bir araya gelmek
to reunite after long years of separation Verb
vb için bir araya getirilmiş bir grup insan
think tank
yeniden bir araya getirmek
to reassemble Verb
yer alması beklenmeyen olayların bir araya gelmesi
unforeseen concourse of circumstances
araya bir itiraz koymak
to interpose an objection Verb
araya bir sözcük sokmak
to slip in a word Verb
bir anlaşma için araya girmek
to mediate a settlement Verb
bir barış için araya girmek
to mediate a peace Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database