can't

  1. Verb (bkz: cannot )
yapmacık, riya(kârlık), samimiyetsizlik, ikiyüzlülük.
argo, bir gruba/meslek topluluğuna özgü özel dil.
legal cant: hukuk dili.
thieves cant: hırsız argosu.
saçma, anlamsız söz, yave, herze.
a cant phrase: tekerleme.
başkalarını aldatmak maksadıyla söylenen asılsız söz (özellikle dindarların sözleri).
Every word she
said was cant; she's not been inside a church for years.
tekdüzen/yeknesak/monoton/cansıkıcı konuşma.
(dinsel konularda) ikiyüzlü konuşmak, ikiyüzlülük/mürailik etmek, samimiyetsiz davranmak, sofuluk taslamak.
(sesine bir âhenk vererek) dilenmek.
eğim, meyil.
eğilmeye/devrilmeye sebep olan âni hareket.
açının tepesi, sivri köşe.
bir cismin köşe veya kenarı kesilerek elde edilen) eğik yüzey.
şev.
ânî fırlatma/atma/atış.
eğ(il)mek, meylet(tir)mek, eğim/meyil vermek, bük(ül)mek, dön(dür)mek, yan yat(ır)mak.
(ânî bir hareketle) fırlatmak/atmak.
candan, samimî, şen, şakrak, neşeli, güleryüzlü. Adjective
yatım Maritime Traffic
cant hook
kütük çengeli, kancalı kaldıraç: kütükleri tutmaya/devirmeye mahsus, ucunda hareket edebilir demir kanca
bulunan sırık şeklinde kaldıraç.
cant dog, peavey ile ayni anlama gelir.
Noun
devrilmek, yan yatmak, yana eğilmek.
klişe ifadeler Noun
moda sözcük
bank ile ayni anlama gelir. yan-eğim: doldurma suretiyle yapılan yolların eğik kenarı.
temcit pilavı
tire rim

Jant