tutmak, bastırmak, dindirmek, durdurmak, önlemek, menetmek, saklamak, gizlemek.
She chokeed back her tears.
kefaletle tahliye edilememe
choke ile ayni anlama gelir. tıkaç bobini: alternatif akıma büyük empedans gösteren ve çoğunlukla
süzücü devrelerde kullanılan self-endüktans.
köpek tasması (iri/kuvvetli köpekler için).
(maden ocağında) boğucu gaz: oksijeni çok az, karbon dioksiti fazla olan ve boğulmaya sebep olabilen hava.
zorla yutmak, tık(ın)mak.
to choke down a plate of spinach.
bir tartışmayı durdurmak
Verb
(heyecan, korku vb.'den) tıkanmak, dili tutulmak, konuşamamak, nutku tutulmak.
hava kelebeği
Noun, Transport