condition

English-Turkish Translation

  1. Noun hal, durum, vaziyet.
    The car's in poor condition.
    weather condition: hava durumu.
    in
    the present condition: bu durumda.
    in good condition: iyi durumda.
    out of condition: işe yaramaz durumda.
  2. Noun koşul, şart, kayıt, sınırlama.
    conditions of acceptance: kabul şartları.
    under certain conditions:
    bazı koşullar/şartlar altında.
    conditions laid down in an agreement: anlaşma/sözleşme koşulları.
    to impose conditions on someone: birine şartlar yüklemek.
  3. Noun (a) sağlık durumu.
    physical/mental condition: beden/ruh sağlığı.
    You could improve your condition
    by running every day.
    He's out of condition: Sağlık durumu iyi değil/(sporcu) formundan düşmüş.
    keep oneself in condition: idmanlı olmak.
    She's in an interesting condition: Gebedir/hâmiledir.
    Walk to work every day and you'll soon be back in condition: İşine her gün yürüyerek gidersen yakında vücudun formuna girer. (b) hastalık, bedenî rahatsızlık.
    He has a heart condition: Kalbinden rahatsızdır.
    a liver condition: karaciğer hastalığı.
    a nervous condition: sinir hastalığı.
    a skin condition: deri hastalığı.
  4. Noun sosyal durum/sınıf, medenî hal.
    the condition of workers.
    to change one's condition: evlenmek,
    medenî hali değiştirmek.
    people of humble condition: az gelirli kimseler.
    people of every condition: her sınıftan halk (zengin, fakir vb.).
  5. Noun, Grammar (bkz: protasis ) (1).
  6. Noun, Logic koşul, şart: bir başka şeyi olanaklı kılan şey.
  7. Verb iyi bir hale/uygun duruma getirmek, durumunu düzeltmek, islâh etmek, formuna sokmak/girmek.
    You need
    to condition yourself if you're to play in football match on Friday.
  8. Verb alış(tır)mak.
    I'm conditioned to the cold: Soğuğa alışkınım.
  9. Verb havalandırmak, havasını temizlemek/değiştirmek, serinletmek.
  10. Verb şart koşmak, kayıt/şart altına sokmak, sınırlandırmak.
    The amount of money I spend is conditioned
    by the amount I earn: Sarfedeceğim para kazancımla sınırlıdır.
  11. Verb (a) öğrenciyi şartlı olarak (ileride sınavını başarmak şartıyla) geçirmek, (b) şartlı olarak sınıf geçmek.
  12. Verb (bir malın şartnameye uygunluğunu tespit için) denemeye tâbi tutmak.
  13. Verb, Psychology koşullandırmak, şartlandırmak, bazı amaçlara göre eğitmek.
    The scientist conditioned the dog to jump
    each time it heard the bell.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

change one's condition
evlenmek Verb
change one's condition
halini değiştirmek Verb
conceal one's financial condition
mali durumunu gizlemek Verb
condition of one's health
kişinin sağlık durumu
conditions
şerait (outdated) Noun
fradulently misrepresent one's financial condition
finansal durumu hakkında yanlış beyanda bulunmak Verb
fraudulently misrepresent one's financial condition
mali durumu hakkında yanlış beyanda bulunmak Verb
weather conditions
hava koşulları Noun
affirmative condition
müspet şart (olumlu bir eylemin yerine getirilmesini gerektiren şart
affirmative condition
müspet şart
affirmative condition
olumlu bir hareketin yapılmasını gerektiren şart
affirmative condition
olumlu şart
affirmative condition
bir hadiseyi tasdik eden şart
air condition
havalandırma
approach idling condition
yaklaşmada rölantide çalışma
arbitration condition
tahkim şartı
bad condition
kötülük
banking condition
banka şartları Noun
bankrupt condition
iflas hali
basic condition
temel şart
basic condition
esas şart
be in fair condition
oldukça iyi durumda olmak Verb
be out of condition
formda olmamak Verb
boundary condition
sınır koşulu Information Technology
breach of condition
şartın ihlali
casual condition
tarafların iradeleri dışındaki şart (gerçekleşmesi tarafların iradelerine bağlı olmayan şart
casual condition
tarafların iradeleri dışındaki şart
casual condition
gerçekleşmesi tarafların iradelerine bağlı olmayan durum
compulsory condition
mecburi şartlar
contingent condition
belirsiz şart
copulative condition
türlü eylemlerin yapılmasını öngören şart
damaged condition
kötü durum
damaged condition
hasar durumu
deliverable condition
teslim edilebilir durum
dependent condition
bakıma muhtaç halde olma
dependent condition
bağımlı durum
disjunctive condition
alternatif şart
dissolving condition
infisahı şart
dissolving condition
gerçekleşmesi durumunda akdin infisahını ve o ana kadar ifa olunan edimlerin iadesini veya eski hale
getirilmesini gerektiren koşul
dissolving condition
infisahi şart (gerçekleşmesi durumunda akdin infisahını ve o ana kadar ifa olunan edimlerin iadesini
veya eski duruma getirilmesini mucip olan şart
dissolving condition
infisahi şart
distressed condition
sıkıntılı durum
economic condition
ekonomik şart
economic condition
ekonomik durum
error condition
hata koşulu
essential condition
temel şart
explicit condition
sarih şart
explicit condition
açık şart
express condition
kesin şart
express condition
sarih şart
fatal condition
ölümle sonuçlanabilecek sağlık sorunu Noun, Medicine
fatal condition
ölüme sebep olabilecek sağlık sorunu Noun, Medicine
faultless condition
mükemmel durumda
faultless condition
kusursuz durum
financial condition
mali durum
financial condition
mali şart
flight condition
uçuş hali
fly a condition
görev uçuşu yapmak Verb
flying condition
uçuş durumu
fulfil a condition
bir koşulu yerine getirmek Verb
fulfilment of a condition
bir şartın gerçekleştirilmesi
fulfilment of the condition
şartın yerine getirilmesi
fundamental condition
temel şart
high condition
mükemmel durumda
ideal condition
mükemmel durum
illegal condition
kanundışı şart
illegal condition
kanun dışı şart
implied condition
zımni şart
impossible condition
imkânsız şart
impossible condition
imkânsız şart (yerine getirilmesi veya gerçekleşmesi hukuken veya maddeten olanaksız koşul
impossible condition
imkânsız şart (yerine getirilmesi veya gerçekleştirilmesi hukuk açısından ve maddi bakımdan olanaksız olan şart
in a serviceable condition
kullanışlı durumda
in bad condition
kötü durum da
in fair condition
kabul edilebilecek durumda
in good condition
bomba gibi
in good condition
sağlam
in new condition
yeni durumda
in operating condition
çalışır durumda
in poor condition
haşat
independent condition
bağımsız şart
indispensable condition
elzem şart
laid-down condition
vazedilen şartlar
lawful condition
kanuni şart
lawful condition
meşru ve muteber şart
legal condition
kanuni şart
main condition
ana şart
main condition
baş şart
make a condition
şart koşmak Verb
make something a condition
bir şeyi şart koşmak Verb
married condition
evlilik durumu
Marshall-Lerner condition
Marshall-Lerner koşulu Noun, Economics
medical condition
sağlık sorunu Noun, Medicine
medical condition
tıbbi sorun Noun, Medicine
medical condition
tıbbi durum Noun, Medicine
medical condition
rahatsızlık Noun, Medicine
meet a condition
bir koşulu yerine getirmek Verb
mental condition
akıl dengesi durumu
mental condition
zihin durumu
mixed condition
taraflardan birinin iradesiyle birlikte irade dışı bir olaya bağlı şart
mixed condition
taraflardan birinin iradesi ile birlikte gayri iradi bir hadiseye bağlı olan şart
mixed condition
karma koşul
mutual condition
karşılıklı şart
nascent condition
bileşimden yeni ayrılma, açığa çıkma, elemanın bileşimden ayrıldığı andaki durumu.
necessary condition
gerekli şart
negative condition
menfi şart (bir şeyin yapılmamasını öngören koşul ; bir fiilden çekinme yükümlülüğü yükleyen koşul
negative condition
menfi şart (bir şeyin yapılmamasını tazammun eden şart
negative condition
menfi şart
negative condition
bir şeyin yapılmamasını öngören koşul
nonforfeiture condition
hayat sigortasında vadesi gelen prim ödenmemiş olsa dahi poliçede belirtilen bazı hakların devam etmesi
non-performance of a condition
şartın yerine getirilmemesi
on condition
şartıyla
pecuniary condition
paranın kıymetine ait
perfect condition
tam şart
perfect condition
çok iyi durumda
physical condition
maddenin hali
positive condition
bir olayın yer alması için gerekli şart
positive condition
müspet şart (bir şeyin yapılmasını ya da bir olayın meydana gelmesini öngören şart
positive condition
müspet şart
possible condition
mümkün şart
possible condition
mümkün şart (gerçekleşmesi maddeten veya hukuken olanaklı olan koşul
possible condition
gerçekleşmesi maddeten ya da hukuken olanaklı olan koşul
potestative condition
iradi şart (gerçekleşmesi taraflardan birinin iradesine bağlı koşul
potestative condition
gerçekleşmesi taraflardan birinin iradesine bağlı şart
potestative condition
iradi şart
potestative condition
gerçekleşmesi taraflardan birinin iradesine bağlı koşul
precedent condition
sözleşme hükümlerinin yürürlüğe girmesi için gerçekleşmesi gereken şart
precedent condition
önce gelen şart
precedent condition
taliki şart (mukavele hükümlerinin yürürlüğe girmesi için gerçekleşmesi gereken şart ; önce gelen şart
preliminary condition
ilk koşul
preliminary condition
ön şart
preliminary condition
birinci şart
price condition
fiyat durumu
prime condition
esas şart
principal condition
baş koşul
repugnant condition
aktin gaye ve konusuna aykırı olan saçma ve anlamsız şart
repugnant condition
akdin amaç ve konusuna aykırı olan saçma ve anlamsız koşul
resolutive condition
infisahi şart
resolutive condition
infisah şart
resolutory condition
infisahi şart
restrictive condition
bir yükümlülük yükleyen koşul
restrictive condition
takyit edici şart
restrictive condition
sınırlayıcı şart
restrictive condition
bir yükümlülük yükleyen şart
satisfaction of a condition
bir koşulun yerine getirilmesi
satisfy a condition
bir şartı yerine getirmek Verb
scandalous condition
skandallı durum
set up a condition
şart koşmak Verb
single condition
tek şart (belirli bir tek olayın yer almasını veya bir işin yapılmasını gerektiren şart
single condition
tek şart (belirli bir olayın vukuunu ya da bir işin yerine getirilmesini gerektiren şart
single condition
tek şart
something condition
bir şeye şartlaşmak Verb
sound condition
sağlam durum
special condition
özel koşullar
standard condition
standart şart
statement of (financial) condition
finansal durum
static condition
durgunluk
statutory condition
kanuni şart
stringent condition
sert şartlar
structural condition
inşaat durumu
subject to the condition
şartıyla
subsequent condition
bir mukaveleye konulan ve mukavele hükümlerinin işlemeye başlamasından sonra gerçekleşmesi halinde akdin
infisahını gerektiren şart
subsequent condition
infisahi şart
subsequent condition
fesih şartı
sufficient condition
yeterli şart
suspensory condition
akdin hükümlerinin talik olduğu şart
suspensory condition
taliki şart (akdin hükümlerinin talik olunduğu şart
suspensory condition
taliki şart
swollen condition
şişkinlik
swollen condition
şişlik
unfulfilled condition
yerine getirilmeyen şartlar
unlawful condition
kanuna aykırı şart
with the condition
şartıyla
condition of a vehicle
bir aracın durumu
condition of grant
bağış şartları Noun
condition of the road
yolun durumu
condition of visibility
görme şartları Noun
condition precedent
taliki şart
condition precedent
ön şart Noun, Law
condition subsequent
müteakip şart Noun, Law
condition subsequent
sona erdirici sebep Noun, Law
better condition clause
daha iyi şartlar klozu
better condition clause
imzalanan sözleşmedekilerden daha iyi şartlar mevcutsa bunların aynen yürürlükte kalacağı klozu
in a condition to
durumda
market condition (s
piyasa şartları Noun
on condition of reciprocity
karşıtlık Noun
on condition of reciprocity
mütekabiliyet şartı ile
on condition that
şartıyla
English-Turkish phrases from Zargan's own database