crunch

  1. çatır çatır ısırmak/çiğnemek/yemek, çıtırdatmak.
  2. çıtır çıtır/kıtır kıtır yemek.
  3. gürültü ile ezmek/öğütmek/çiğnemek, gıcırdatmak.
    The children crunch = craunched through the snow.
  4. çatırtı, çıtırtı, kıtırtı.
  5. kıtlık, darlık, yetersizlik, kifayetsizlik.
    a monetary crunch = craunch. the energy crunch = craunch.
  6. (malî/iktisadî) bunalım/buhran.
    a budget crunch = craunch.
  7. zor/müşkül/sıkıntılı durum, tehlike ânı, kritik durum.
    when/if it comes to the crunch = craunch:
    bıçak kemiğe dayanınca, darda kalınca, muztar duruma düşünce.
    They're against our plan now, but when it comes to the crunch = craunch they'll support us.
  8. çıtırdatılabilir, gevrek, çıtır çıtır.
  9. çıtırdayarak, çatırdayarak, çatırtı ile.
kriz durumuna gelmek Verb
kredi daralması Noun, Economics
kredi sıkışıklığı Noun, Economics
likidite darlığı Noun, Banking
likidite sıkıntısı Noun, Banking