gürültü ile ezmek/öğütmek/çiğnemek, gıcırdatmak. The children crunch = craunched through the snow.
çatırtı, çıtırtı, kıtırtı.
kıtlık, darlık, yetersizlik, kifayetsizlik. a monetary crunch = craunch. the energy crunch = craunch.
(malî/iktisadî) bunalım/buhran. a budget crunch = craunch.
zor/müşkül/sıkıntılı durum, tehlike ânı, kritik durum. when/if it comes to the crunch = craunch:
bıçak kemiğe dayanınca, darda kalınca, muztar duruma düşünce. They're against our plan now, but when it comes to the crunch = craunch they'll support us.