defy

  1. Transitive Verb meydan okumak, kafa tutmak, açıkça/küstahça karşı gelmek, hiçe saymak.
    How long can those criminals
    continue to defy the law! defy the public opinion.
  2. Transitive Verb dayanmak, mukavemet etmek.
    a fort that defies the attack.
  3. Transitive Verb (karşısındakinin bir şeyi) yapamayacağını iddia etmek,
    k.d. alnını karışlamak, “hodri meydan!”
    demek.
    I defy you to do so! Yap da göreyim! Alnını karışlarım!
  4. Transitive Verb (yapılması/erişilmesi vb.) olanaksız/imkânsız olmak, emeği/gayreti boşa çıkarmak.
    It defies description:
    Tarifi imkânsız.
    His strange behavior defies understanding: Onun garip tutumunu anlamak olanaksızdır.
  5. Transitive Verb yarışmaya/dövüşmeye davet etmek.
efelenme Noun
üstlerine karşı gelmek Verb
her türlü rekabete göğüs germek Verb
rekabet edilememek Verb
rekabet ilan etmek Verb
meydan okumak Verb
anlatılamayacak olmak Verb
anlatılamamak Verb
tasrih edilememek Verb
tarife gelmemek Verb
her saldırıya karşı koymak Verb
her iklimde büyüyüp gelişebilmek
taklit edilememek Verb
çözülememek Verb
kanunu tanımamak Verb