device

English-Turkish Translation

  1. Noun aygıt, cihaz, makine, alet, araç.
    a device for lighting a gas stove. a device for sharpening pencils.
  2. Noun düzen, desise, hile, oyun.
    By some device or other he got the boy to let him into the house.
  3. Noun hüner, ustalık, marifet.
  4. Noun düstur, vecize, yazıt.
  5. Noun (arma üzerindeki) işaret/yazı/cümle/nişan/resim.
  6. Noun maharetle/hünerle yapılmış şey.
  7. Noun (edebiyat) okuyucu üzerinde beklenen etkiyi uyandıracak şekilde dikkat ve ustalıkla seçilmiş söz(cük), tümce veya âhenk.
  8. Noun icat, tertip, düzen.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

night-vision device
gece görüş cihazı Noun, Military
a controlling device
denetici
absolute device
salt aygıt Information Technology
absolute value device
mutlak değer aygıtı
absolute value device
fakat her zaman tek kutupsallıkta bir çıktı işareti üreten bir transdüktör
absolute value device
büyüklük olarak girdi işareti ve eşit
active device
aktif cihaz Noun
actuating device
çalıştırma düzeni
antiburglar device
hırsız alarm aygıtı
arresting device
durdurma düzeni
audible warning device
sesli ikaz cihazı Noun, Transport
audio response device
ses cevap aygıtı (bilgisayara bağlanarak insan sesi çıkaran aygıt
auto advance device
otomatik avans
automatic dialing device
otomatik numara çevirme cihazı
automatic dialling device
otomatik numara çevirme cihazı
axle-lift device
dingil kaldırma tertibatı Noun, Transport
bomb device
bomba düzeneği Noun
brake device
fren tertibatı
buffer storage device
tampon bellek aygıtı
bugging device
gizli dinleme cihazı
bugging device
dinleme cihazı
bugging device
böcek Noun, Electronics
carburetor floating device
şamandıra
charge-coupled device
elektromagnetik alanı veya bir imgeyi elektrik atımları (empülsleri) dizisine çeviren silikon yonga
(chip).
Bu işaretler magnetik bir disk üzerine kaydedilerek bilgisayar belleğinde, astrofotografide vb. kullanılır.
Noun
checking device
kontrol cihazı
compensation device
(US) tazminat olanağı
compensation device
tazminat olanağı
conditional device
şarta bağlı gayrimenkul vasiyeti
connecting device
bağlama düzeni
coupling device
bağlantı tertibatı Noun, Transport
coupling device
bağlama tertibatı
delayed action device
gecikmeli düzen
direct access storage device
doğrudan erişimli saklama aygıtı Information Technology
drawing out device
kaldırma tertibatı
dummy device
kukla aygıt Information Technology
electronic device
iletimi, elektronların vakum, gaz, yarı iletken hareketi ile sağlanan cihaz
elevating device
kaldırma tertibatı
encrypted device
kriptolu cihaz Noun, Electronics
fail safe device
bozulmaz cihaz
fiscal device
finans planı
focusing device
ayarlanma düzeni
fraudulent device
dolandırma vasıtası Noun
gambling device
kumar makinesi
gauging device
ayar cihazı
heir by device
(US) vasiyetname ile bırakılan miras
imprinter device
görüntüden yazıcı aygıt
imprinter device
anında yazıcı aygıt
improvised explosive device
el yapımı patlayıcı (EYP) Noun
ingenious device
marifetli alet
input device
giriş aygıtı Information Technology
input device
girdi aygıtı
input device
giriş cihazı Noun, Information Technology
labo (u) r saving device
kolaylık
launching device
atış aygıtı
lifting device
kaldırma tertibatı
light-signalling device
ışıklı sinyal tertibatı Noun, Transport
locking device
bağlama düzeni
lubricating device
yağlayıcı
measuring device
ölçme aleti
modulating device
ayarlanma düzeni
national device
milli amblem
nuclear device
atom bombası Noun
operating device
kumanda tertibatı
operating device
çalıştırma düzeni
optical film sensing device
optiksel film algılama aygıtı
out device
dış aygıt
output device
çıkış aygıtı Information Technology
passive device
pasif cihaz Noun
patent device
patent tedbiri
pilot device
kılavuz düzeni
protective device
koruyucu aygıt
random access device
rastgele erişimli düzen
reciprocating device
vargel
residual-current device
kaçak akım koruma rölesi Noun, Electricity
residual-current device
kaçak akım rölesi Noun, Electricity
scanning device
tarama aygıtı
screening device
(telefon) maskeleme aygıtı
seatbelt preloading device
kemer ön-yükleme tertibatı Noun, Transport
seatbelt preloading device
emniyet kemeri ön yükleme tertibatı Noun, Transport
secondary starting device
ikincil çalıştırma tertibatı Noun, Transport
selective device
seçme olanağı
serial device
dizisel aygıt Information Technology
setting device
ayarlanma düzeni
stabilizing device
dengeleyici şey
storage device
saklama aygıtı Information Technology
suction device
aspiratör
Tape backup device
manyetik bant yedekleme aygıtı Information Technology
towing device
çeki tertibatı Noun, Transport
towing device
çeki donanımı Noun, Transport
towing device
çekme donanımı Noun, Transport
tripper device
kilitleme mandalı
wearable device
giyilebilir cihaz Noun, Information Technology
device driver
aygıt sürücü Information Technology
device for loading and unloading
yükleme boşaltma vasıtası Noun
device for protection of centre (center ,)
(Br) US çeklerin muhafazası için aygıt
device independent
aygıttan bağımsız Information Technology
device patent
alet patenti
device patent
cihaz patenti
device token
aygıt simgesi Information Technology
a device for opening things
açkı
admost (automatic device or mechanical order selection)
gerekli malların miktarını seçmek Verb
admost (automatic device or mechanical order selection)
stokta mal olup olmadığını tespit etmek Verb
admost (automatic device or mechanical order selection)
stoktaki bakiyeleri kaydetmek ve malları doğrudan ambalajlarına ve sevkıyat şubesine göndermek için kullanılan
teypli veya kartlı makine
any device used to open
açacak
by device or descent
vasiyetname ya da kanun icabı veraset
intrauterine device, loop, coil
: rahim kılıfı,, gebe kalmamak için rahime yerleştirilen polietilenden yapılmış kılıf.
English-Turkish phrases from Zargan's own database