hastalıktan veya yaşlılıktan ölmek
Verb
vazife başında ölmek
Verb
gayrı-tabiî bir şekilde ölmek, (özellikle) asılmak.
(=
Brit.: die in one's boots): (a) eceli kaza ile ölmek, işinin başında/faal vaziyette
iken ölmek. (b) savaşarak/harpte ölmek.
bir toplantıyı belli bir tarih tespit etmeden ertelemek
Verb
bir davayı belirsiz bir tarihe ertelemek
Verb
celsenin gün kararlaştırılmadan dağılması
oturumun gün kararlaştırılmadan dağılması
belli bir zamana ertelemek
Verb
büyük gayret/çaba harcamak, canını dişine takmak, ölesiye gayret sarfetmek.
ya herrü , ya merru (argo)
cesaretini kaybetme! sebat et! dâvandan asla vazgeçme!
(Lat) yeni bir vade günü tespit etmeden
post elden gitmek (argo)
Verb
tahtalı köye gitmek (argo)
Verb
kalıp dinlendirmek (argo)
Verb
zavallı bir durumda ölmek
Verb
kendi ecel liyle ölmek
Verb
(ses) yavaş yavaş kesilerek ortadan yok olmak
Verb
(yavaş yavaş) zayıflamak/azalmak/hafiflemek/dinmek/sönmek/yatışmak, sükûnet bulmak, (yavaş yavaş) azalıp
bitmek/tükenmek
. The storm slowly died down. The music died away. The fire is dying down, please get me more coal. It took a long time for the excitement to die down.
(bitki) tepeden köke kadar kurumak
Verb
bir tecavüz sonucu ölmek
Verb
hazır/tazyikli kalıp dökümü, püskürtme döküm.
borca batmış halde ölmek
Verb
çok arzu etmek, özlemini çekmek,
mec. ölmek.
I'm dying for a cup of coffee.
(alınan) bir yaradan ölmek
Verb
alınan bir yaradan ölmek
Verb
sonuna kadar/çetin savaşmak, son nefesine kadar/inatla mücadele etmek, teslim olmamak.
şiddetle karşı koymak, kolay teslim olmamak.
ortak bir facia sonucu ölmek
Verb
ölünceye kadar mesleğinde çalışmak
Verb
sefalet içinde ölmek
Verb
şehit olmak, savaşta ölmek.
sonuna kadar dayanmak
Verb
son nefesine kadar savaşmak
Verb
çok iyi bir Hıristiyan olarak nam bırakarak ölmek
Verb
vasiyetname bırakmadan ölmek
Verb
gebermek, sefil bir şekilde ölmek.
kütle halinde/yığın yığın ölmek.
aşırı bir durumda olmak
Verb
utancından yerin dibine girmek
Verb
tehlikeli hava şartlarına maruz kalarak ölmek
Verb
(birer birer) ölüp tükenmek, kırılıp geçmek, (ağaç vb.) tedricen kurumak.
The deer in the forest are all dying off from disease.
(a) (aile, ırk, âdet, töre, fikir vb.) yavaş yavaş ortadan kalkmak, silinmek, unutulmak, terkedilmek.
The practice of educating the eldest son to be a priest is dying out. (b)
zool. tükenmek, yok olmak.
vasiyetname bırakarak ölmek
Verb
(merak vb.'den) çatlamak, çok merak etmek.
We're dying to hear what happened.
çocuk bırakmadan ölmek
Verb
nesil bırakmadan ölmek
Verb
vasiyetname bırakmadan ölmek
Verb
arkasında milyonluk servet bırakarak ölmek
Verb
nefes kesici manzara
Noun
katılırcasına gülmek, güle güle kasıkları çatlamak.
He made us cry with laughter: Okadar güldürdü
ki gözlerimizden yaş geldi.
ok yaydan çıktı, olan oldu, iş işten geçti.