arm

  1. Noun, Anatomy kol
  2. Noun, Anatomy kol.
  3. Noun herhangi bir şeyin kola benzer uzantısı.
    an arm of the chair: sandalyenin kolu.
  4. Noun makine kolu.
    the arm of a record player: pikabın kolu.
  5. Noun elbise kolu.
    the arm of a coat.
  6. Noun şube, bir kurumun şubesi.
    A special arm of the government is to investigate the matter.
  7. Noun koy, küçük körfez.
    an arm of the sea.
  8. Noun, Military özel görevli askerî birlik.
  9. Noun güç, kuvvet, otorite.
    the long arm of the law: kanun gücü/kuvveti.
  10. arms: silah(lar). small arms: hafif/taşınabilir silahlar. men under arms: silahlı
    askerler. a nation under arms: silahlanmış millet.
  11. arma, kolçak, pazıbent.
  12. silahlan(dır)mak, silah vermek, teslih etmek.
    to arm troops: birliklere silah vermek.
  13. donatmak, teçhiz etmek.
  14. savunma/müdafaa hazırlamak.
  15. kuvvetlendirmek, takviye etmek, desteklemek.
  16. belirli bir gaye/maksat için hazırla(n)mak.
    The office armed all salesmen with answers to the questions they might expect.
  17. (roket vb.) belirli zamanda patlayacak şekilde faaliyete geçirmek.
bir şeyi tehlikeye atmak Verb
birine kol nu vermek Verb
birinin koluna girmek.
herşeyi fedaya hazır olmak, sağ kolunu bile vermek, canını esirgememek.
I would give my right arm to see her again.
kolunda birisi olmak.
sınır aşan yargı yetkisi Noun, International Law
eş inin kolunda
kolunu birinin beline dolamak.
kolunu uzatmak.
birinin koluna girmek.
zorlamak, zora getirmek, mecbur etmek.
birini zorla kandırmak, mecbur etmek.
hava silahı
bağlama kolu
bilyalı mafsallı kol
biyel
çapraz
travers
(Br) deniz hava sınıfı
dişli kolu
(US) ekonomiyi canlandırmak için bir önlem almak Verb
ekonomiyi canlandırmak için bir önlem almak Verb
sözü geçmek Verb
etkisi olmak Verb
otomobil işaret kolu
manivela
dolu silah
aynasız
polis
otostop yapmak Verb
çok çabalamak Verb
gayret etmek Verb
deniz hava kuvvetleri Noun
pikap kolu.
kol protezi Noun, Medicine
(US) araştırma şubesi Noun
sallanma düzeni kolu.
ümit/cesaret verici şey, müşevvik.
yana takılan silah (tabanca, kılıç vb.).
esnek kol
silahçılık
gaz kısma kolu
pikap kolu.
birine manevi baskı yapmak Verb
pazı, kolun üst kısmı.
silecek kolu Transport
kolsuz
genel faiz oranlarıyla birlikte düşer ya da yükselir
bu tip ipotek için ödenen faiz oranı
(ayarlanabilir ipotek faiz oranı) kısaltması
pazubent
kol işareti
kolkola.
They walked arm in arm.
silah imalatçısı
silahlanmak Verb
kol protezi Noun, Medicine
silah kaçakçılığı
kol bükmesi
bir şeyi yapması için bir kişiye baskı uygulamak Verb
kol boyu
emsallerine uygun Adjective, Law
ayrıntılı müzakerelerden önce söylenen fiyat
piyasa koşullarına uygun işlem Noun, Law
işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi (ebeveynin evini evladına bir başkasına
kiralıyormuş gibi kiralaması
uzak(ta), samimî/dostane değil.
sırf tesadüfî olarak.
çok pahalı olmak Verb
pahalıya patlamak Verb
fiyatı çok yüksek olmak Verb
pahalıya mal olmak Verb
her iki tarafın da bağımsız olduğu ve birbirlerine hâkim durumda olmadıkları bir alışverişte bulunmak Verb
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak Verb
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
regülatör kolu yayı Noun, Transport
yaklaşmamak, uzak durmak, senli benli/samimi olmamak, yüz vermemek.
keep someone at arm's length:
bir kimseden uzak durmak, samimî olmamak.
(a) uzak tutmak, yaklaştırmamak, (b) (bir kimseden) uzak durmak, samimî/içli dışlı olmamak, samimî olmasına müsaade etmemek.
pikap kolu.
take up arms: silaha sarılmak. take up arms against enemy: düşmana karşı silaha sarılmak/harbe hazırlanmak.
(a) el açmak, para istemek, dilenmek, (b) zorla uzaklaştırmak, yaklaştırmamak.
(US) zor kullanan adam
(US) zor kullanma yöntemleri Noun
sağ kol/el.