bulaşık bezi
Noun, Household Appliances
seçilme ümitlerini bozmak
Verb
düşmanlarına pes dedirtmek
Verb
bulaşık bezi
Noun, Household Appliances
ocaklı sahan/tas: sofrada yemeği ısıtmaya veya sıcak tutmaya mahsus alttan ısıtılan yemek kabı.
Noun
böbrek küveti
Noun, Medical Equipment
böbrek küvet
Noun, Medical Equipment
bakteri üretme tabağı: ağzı kapaklı, az derin, yuvarlak cam veya plastik tabak.
Noun
sofraya tabak koymak
Verb
uydu aracılığıyla televizyon yayınlarını almada kullanılan disk anten
ses kayıt kasetinin plastikten muhafazası
lif kabağı
(Cucurbita luffa).
sövüp saymak, haşlamak, azarlamak, ıslatmak, zılgıtı basmak, (sözle/dayakla vb.) cezalandırmak, hakkından
gelmek.
He likes to dish it out, but he can't take it: Başkasına sövüp sayar, kendine sövülmesine tahammül edemez.
kendi kendini mahvetmek
Verb
dağıtmak, vermek, tevzi etmek.
dish out examination papers. dish out compliments: iltifat
yağdırmak.
dish out punishment: ceza vermek.
He likes dishing out advice.
(restoran) tükenmiş yemek
dedikodu yaymak/çıkarmak, aleyhte konuşmak.
Stop dishing the dirt: Dedikoduyu bırak!
mutfak havlusu
Food-Kitchen
(güzel/düzenli/mükemmel bir şekilde) sunmak/açıklamak/izah etmek.
to dish up a good argument.
dish up old facts in a new form: herkesin bildiği şeyi yeni imiş gibi öne sürmek.
bir kitabın içindekileri başka bir şekilde düzenleyip sunmak
Verb
her zamanki fikirlerini ortaya koymak
Verb
bilinen gerçekleri yeni bir biçimde sunmak
Verb