becerisini küçük yaşta göstermek
Verb
erken yola çıkmaya karar vermek
Verb
erken gelmeye gayret etmek
Verb
birinin daha erken geleceğini hesaplamış olmak
Verb
genel erken ayrılma isteği
sabahları erken kalkmaktan nefret etmek
Verb
sabah erken kalkmaktan nefret eder
erken benimseyenler (yeni piyasaya sunulan bir ürünün ilk dalga müşterileri
Noun
erken veya geç demez, vakti saati yok, sabah akşam, bütün gün.
menkul kıymetler borsasının kapanışından sonra akdedilen alımlar ve satımlar
ertesi günün ilk işlemleri olarak kabul edilir
erken kalkan.
The early bird catches the worm: Erken kalkanın nasibi bol olur.
erkenci, erken kalkan/davranan/gelen kimse.
Noun
Avrupa ile ABD arasında telefon/TV haberleşmesi sağlayan uydu.
Noun
(Br) dükkân kapama kanunu
erken bunama
Noun, Medicine
erken teşhis
Noun, Medicine
(tiyatro) seanstan yarım saat önce açılan kapı
yılın ilk aylarında
Adverb
başlangıçta, ilk safhada/kademede.
erken emeklilik
Noun, Law
okulu erken terk etme (Kaynak:
CEDEFOP)
Noun, Education-Training
Erken Uyarma Sistemi: düşman uçaklarının yaklaştığını önceden haber veren radar ağı.
Noun
lütfen acele cevaplandırmak rınız
toplantıya erken gelmek
Verb
daha, henüz, ta.
as early as 1900: daha 1900 yılında.
as early as tenth century: ta onuncu yüzyılda.
mümkün olduğu kadar çabuk
yakında, yakın bir tarihte.
at an earlier date: daha yakın/kısa bir zamanda.
tarihimizin ilk dönemlerinin birinde
(hastalık) başlangıç safhasında keşfetmek
Verb
bir senedi vaktinden önce paraya çevirmek
Verb
uzak erken uyarma ve ikaz hattı
bir resm-i kabulden erken kurtulmak
Verb
(tren) beş dakika erken gelmek
Verb
seansın ilk saatlerinde
Adverb, Banking
dükkânlar bugün erken kapanmak ıyor
erken yatıp erken kalkmak.
vaktinde yer ayırtmak
Verb
erken emekliliği seçmek
Verb
erken kalkma alışkanlığı edinmek
Verb
erken yola çıkmayı teklif etmek
Verb
1970 yılları başındaki seviyenin üçte birinin daha aşağısında olmak
Verb
erken bir tarih tespit etmek
Verb
...'in başlarından itibaren
Adverb
Planlama ve Erken Uyarı Birimi