Noun haber veya iş için bir yere gönder(il)me, kısa iş seyahati, (iş için) sağa sola koşuşma. go on an
errand = run an errand: bir haber götürmek veya bir iş yapmak için bir yere gitmek. to run errands for: yumuş tutmak, … için sağa sola koşuşmak. I've no time to go on/run errands for you! The little boy goes to the stores and runs other errands for his parents.
Noun yumuş, özel görev/yapılacak iş. have several errands to do: yapılacak çok işi olmak. I've got
a few errands in the town. send on an errand: bir haber veye bir işle bir yara göndermek.
Noun (bir yere gönderilme ile ilgili) maksat, niyet, iş.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition