(kuru) defne yaprağı: yemeklerde veya esans yapmakta kullanılır.
Noun
dip koçanı ve koparılan parça
(açılır-kapanır) masa kanadı.
Noun
Hollanda altını: ince levhalar haline getirilip altın yaprak yerine kullanılan bakır-kalay-çinko alaşımı.
Noun
yaprak düşüşü: düşen yaprak gibi yana sallantı yaparak yükseklik kaybetme.
Noun
kurumuş çemen otu yaprağı
Noun, Food-Kitchen
(bir şeyi yetersizce veya hile ile) örtmeye/gizlemeye çalışan şey.
Noun
kitabın ön kapağından sonra ve arka kapağından önceki beyaz sayfa
yaprak: çiçek yaprağı değil, ağaç/bitki yaprağı.
(çok ince) altın yaprak/varak/safiha.
gold-leaf: altın yapraklı, altın yapraktan yapılmış.
Noun
asma yaprağı
Noun, Food-Kitchen
yeşermiş, yapraklanmış.
The trees will soon be in leaf: Ağaçlar yakında yeşerir/yapraklanır.
come into leaf: yapraklanmak, yeşermek.
The trees come into leaf in spring.
yaprak-kıran: çinko noksanlığından ileri gelen ve çekirdekli meyve ağaçları yapraklarının kıvrılıp sararması
şeklinde görülen bir hastalık.
Noun
çıkarılabilir dosya yaprağı
akçaağaç yaprağı, Kanada bayrağındaki simge.
çenek, tohumdan ilk çıkan yaprak.
(a) ince gümüş levha, (b) yaprakları gümüş renkli çeşitli bitkiler.
masa (uzatmak için) ek parçası
Noun
tir tir titremek, yaprak gibi titremek.
yeniden başlamak, yeni bir döneme girmek, yeni kararlar almak, (yaşamını/durumunu) yeni baştan düzene
sokmak.
I promised to turn over a new leaf and study harder.
yeni bir hayata başlamak.
şemsiye-yaprak
(Diphylleia cymosa): Sarıçalıgillerden tek geniş yapraklı (çapı 30-60 cm), beyaz
çiçek açan kalımlı bitki. (K. Amerika).
Noun
yapraksı böcek
(Phasmatidae): şekli ve rengi yaprağa benzer bir böcek.
Noun
yaprak biti
(Chrysomelidae).
Noun
yaprak küfü: yapraklara ârız olan bir tür hastalık.
Noun
yaprak kıvırtan: yaprakların kıvrılarak ölmesine yol açan bir nevi mantar hastalığı.
Noun
yaprak pası: yaprak hastalığının bir evresinde görülen koyu lekeler.
Noun
yaprak kelebeği
(Kallima): G. Asyada görülen yaprağa benzer kelebek.
Noun
yaprak kıvırtan: yaprakların kıvrılarak ölmesine yol açan bir nevi mantar hastalığı.
Noun
iç yağı: hayvanların (özellikle domuzların) karın boşluğunda böbreklerin etrafını saran yağ tabakası.
Domuz yağı
(lard) bundan yapılır.
Noun
yapraksı böcek
(Phasmatidae): şekli ve rengi yaprağa benzer bir böcek.
Noun
domuz içyağı: domuzun böbrek yağından elde edilen yağ.
Noun
yaprak kurdu: kurtçuk evresinde yaprakları yiyen böcek türü.
Noun
yaprak gübresi, funda toprağı.
Noun
yaprak küfü: bazı bitkilerin yapraklarına ârız olan hastalık.
Noun
yaprak gübresi, funda toprağı.
Noun
yaprak küfü: bazı bitkilerin yapraklarına ârız olan hastalık.
Noun
masanın açılınca ilave olunan tahtası
Noun
yaprak kıvrılması: patates bitkisi hastalığı
Noun
yaprak kıvıran: kurtçukları yaprakları kıvırıp içine yuva yapan çeşitli böcek ve güvelerden herbiri (
Tortricidae familyası).
Noun
yaprak pası: hububat yapraklarında
Puccinia türü mantarların sebep olduğu hastalık.
Noun
yaprak yanığı: çeşitli bakteri ve mantarların yaprakta sebep olduğu bir hastalık. Yaprakta yer yer soluk benekler türer.
Noun
yaprak lekesi: yapraklarda yuvarlak biçimde soluk renkli benekler oluşturan hastalık.
Noun
(US) dergiyi karıştırmak
Verb
kızıl buğday biti
(Oulema melanopa): hububat yapraklarına musallat olarak büyük zarar veren küçük,
kızıl kahverenkli, siyah başlı bir böcek.
Noun
kitabın sayfalarını çabuk çabuk çevirmek
Verb
bir dosyaya bir yaprak koymak
Verb
uzun (yapraklı) çam
(Pinus palustris): kıymetli terebentin ve kereste kaynağı olan Amerika çamı.
Noun, Botany
uzun çam kerestesi.
Georgia pine, pitch pine, longleaf, long-leaf, longleaved pine ile ayni anlama gelir.
Noun
föy volan sistemiyle tutulan hesap
dikişsiz ciltli büyük defter
meşe yaprağı demeti: 4 meşe yaprağı ve 3 palamutla simgelenen ABD askerî nişanı.
parabolik makas
Noun, Transport
gümüş hastalığı: yaprakları gümüş rengine döndüren bir bitki hastalığı.
birisinden örnek/ibret almak, (birisini) kendine örnek edinmek, birisinin yolundan gitmek.
You should take a leaf out of his book.