gerçekleri araştırma komisyonu
Noun, Politics-Intl. Relations
maddi vakıalara ilişkin önemli ihtilaf
Noun, Law
bir ifadeyi gerçek kabul etmek
Verb
suçluya yataklık eden feri fail
suç işlendikten sonra suçluya yataklık eden feri fail
cürüm işlendikten sonra suç ortağı olan kimse
suçun işlenmesi sırasında katılan feri fail
suçun işlenmesine teşvik ve tahrikle katılan feri fail
suçun işlenmesine teşvik veya tahrik suretiyle önceden katılan feri fail
suçun işlenmesi sırasında katılan feri fail
suçun işlenmesi sırasında katılan feri fail
suçun işlenmesi sırasında iştirak eden feri fail
durumundan haberdar olmak
Verb
suç işlendikten sonra.
an accessory after the fact: cürüm işlendikten sonra suç ortağı olan kimse.
hakikaten, filhakika, aslında, aslını ararsan, işin doğrusu, daha doğrusu, nitekim.
Officially he is in charge, but in fact his secretary does all the work. He doesn't mind, in fact, he's very pleased.
I finished it yesterday, as a matter of fact: Aslında/daha doğrusu onu dün bitirdim.
aslında, işin doğrusu, gerçekte(n), hakikatte, hakikaten, zaten, filhakika.
tespit olunabilecek bir gerçek
iflas masasına iştirak edenler
hukuken değil fiilen temellük eden
hukuken değil fiilen devir alan
hukuken ve fiilen devralan
ticari işlerde başkan hesabına hareket eden temsilci
özel bir dava vekili olup
müvekkili tarafından belli bir amaçla tutulabileceği gibi
ticari işlerde başkan hesabına hareket eden vekil
ticari işlerde başkası hesabına hareket eden kimse
Noun, Law
hukuki nitelikte olmayan bir muamele için de tutulabilir
hukuki işlemde başkası namına hareket eden kimse
hukuki olmayan işlerde vekil
Noun, Law
bir şeyi bir vakıaya atfetmek
Verb
kanuni ve fiili dayanakları olmak
Verb
kanunen ve fiilen caiz olmak
Verb
olaydan habersiz olmak
Verb
suç işlenmeden önce, suça takaddüm eden.
an accessory before the fact: suç işlenmeden önce ortaklık eden kimse.
gerçekleri kabul etmek
Verb
bir gerçeği inkâr etmek
Verb
bir haktan mahrum edilmeye yol açan gerçek
maddi hata (küçüklük , akıl hastalığı , ölüm gibi maddi hususlarda varılan sonuçlarda düşülen hata
bir gerçeği saptamak
Verb
kesinlikle, kesin olarak.
I know it for a fact: Kesinlikle biliyorum.
gerçekte dayandığı temeli olmak
Verb
aksi sabit olduğu takdirde
hakikaten, filhakika, aslında, aslını ararsan, işin doğrusu, daha doğrusu, nitekim.
Officially he is in charge, but in fact his secretary does all the work. He doesn't mind, in fact, he's very pleased.
I finished it yesterday, as a matter of fact: Aslında/daha doğrusu onu dün bitirdim.
hakikaten, filhakika, aslında, aslını ararsan, işin doğrusu, daha doğrusu, nitekim.
Officially he is in charge, but in fact his secretary does all the work. He doesn't mind, in fact, he's very pleased.
I finished it yesterday, as a matter of fact: Aslında/daha doğrusu onu dün bitirdim.
gerçekten, hakikaten, aslında.
hakikaten, filhakika, aslında, aslını ararsan, işin doğrusu, daha doğrusu, nitekim.
Officially he is in charge, but in fact his secretary does all the work. He doesn't mind, in fact, he's very pleased.
I finished it yesterday, as a matter of fact: Aslında/daha doğrusu onu dün bitirdim.
birine bir gerçeği aydınlatmak
Verb
müspet tespit davası
Noun, Law
menfi tespit davası
Noun, Law
müspet tespit davası
Noun, Law
sözle veya yayın yoluyla hakaret suçlarında
tahkir ve küçük düşürme kasıt ve niyeti
bir sözleşme için esas sayılan husus
(delillere göre hükme bağlanacak olan) iddia, beyan.
Law
normal olarak ve bizatihi tehlikeli veya muzır olmamakla birlikte
hususi hal ve mahallerde fiilen o mahiyette olan fiiler
tanığı olaylara bağlı kalmaya zorlamak
Verb
bir tanığı olaylara bağlı kalmasına zorlamak
Verb
bir sorunu bir gerçeğe oturtmak
Verb
bir gerçeğe (olguya) dayanmak
Verb
bir vakıanın belirlenmesi
davanın dayandığı olayları maddeler halinde anlatma
bir gerçeği örtbas etmek
Verb
şüphe ve zannı mucip olay
şüphe ve zannı mucip olan olay
bir olayı teyit etmek
Verb
öngörülen şekil klie uygun
hem biçim hem de içerik bakımından geçerli
bir ürünün tarihçesi ile ilgili her türlü bilginin kaydedilmiş olduğu dosya
mahkeme kararının dayanacağı vakalar
sigorta riski için önemli gerçek
yaşam gerçeği, hayatta karşılaşılması zorunlu olan şey.
Noun
... gerçeğiyle yüzleşmek
Verb
… dikkate alındığında
Adverb
resmen atanarak fiilen göreve başlayan
ancak henüz yasal yemin yükümlülüğünü yerine getirmemiş hâkim
bir sözleşmenin bütünü için esas olan maddi bir hata
Noun, Law
-den dolayı, … olması nedeniyle.
bir gerçeği bir başka gerçekten çıkarmak
Verb
gerçeği masaldan ayırmak
Verb
davanın esası ile ilgili talepler davanın esasına ait hususlar
Noun