işinde epey ilerlemiş olmak
Verb
santim santim ilerlemek
Verb
mümkün olduğu kadar iyi izlenim bırakmak
Verb
(a) iyi tesir bırakmaya çalışmak, iyi tarafını göstermek, (b) hızlı yürümek, acele etmek.
It's a long way to the village, but if you put your best foot forward you'll reach it before the evening. (c) çok gayret sarfetmek, elinden geleni yapmak.
You've been so lazy in the past few months, you'll have to put your best foot forward if you want to pass that examination now.
ileriye nakledilen hesap bakiyesi
(a) göstermek, meydana çıkarmak, ortaya koymak, (b) ileri sürmek, ortaya atmak.
to bring forward an opinion. (c) hesap yekûnunu nakletmek.
brought forward: nakliyekûn.
nakl-i yekûn olarak aktarılmış
(mal) taşıma ücretini alıcısı ödeyecek.
bir hesabın son satırına yazılan sözcükler
bir sonraki hesaba ya da hesap defterinin daha ilerideki bir sayfasına nakledilmesi gereği doğmuş bir toplamı göstermek üzere
(bir hesap bakiyesinin) bir sonraki muhasebe dönemine devredilmek
Verb
bir kalemin nakli yekûnunu yapmak
Verb
(a) ilerle(t)mek, ileri götürmek, devam et(tir)mek, terakki kaydetmek, (b) (hesabı/toplamı) yeni sayfaya
geçirmek/aktarmak, (c) carry back (b), (d) sürdürmek, devam ettirmek, teşmil etmek.
He does not carry over his business ethics into his personal relationships.
nakliye bedelini ödemek (alıcı tarafından
nakliye ücretinin malın alıcısı tarafından ödeneceğini belirten ibare
(a) meydana çıkmak, öne atılmak, adaylığını koymak, gönüllü olarak bir işe talip olmak.
Only 2 people have come forward for election to the committee. (b) satışa/kullanılmaya hazır olmak.
How many cars are expected to come forward this month?
ileri bir tarihi koymak
Verb
nakliyekûn edilen borç bakiyesi
dirsek atarak ilerlemek
Verb
öne doğru başarısızlık (risk alan şirketlerde , bir ürün , strateji , örgütsel bir değişiklik vs'yi denedikten
sonra , bunların işlememesi durumunda b
daha ileriye/ileride.
He is farther on (forward) than his brother: O kardeşinden ileridir.
We're no farther forward after all that: Bütün gayretimize rağmen daha fazla ilerleyemedik. far, farthest
geleceğe gitmek
Verb, Cinema
zamanda ileriye gitmek
Verb, Cinema
varış limanında ödenecek navlun
ilerlemek, ileri yürümek.
(Br) vade günü saptanabilen vadeli döviz muamelesi
ilerletmek, ileri sürmek/itmek/götürmek.
(a) sunmak, takdim etmek, önermek, arzetmek, teklif etmek, ileri sürmek.
He put his name forward as candidate: Aday olarak kendi adını ileri sürdü.
put oneself forward: sokulmak, girginlik göstermek, kendini öne sürmek.
put one's best foot forward
foot1 (39). (b) saat, zaman, program, başlama saati vb.) öne almak, ilerletmek.
kendini ortaya atmak
Verb
ileride teslim şartıyla satmak
Verb
ilerde teslim şartıyla satış yapmak
Verb
(a) ilerletmek, (saati) ileri almak, ilerlemesini desteklemek, (b) yola koyulmak.
(fiyatlar) yükselmek
Verb
ilerlemek, ileri yürümek, yürüyerek ilerlemek.
ileride ilerde teslim edilmek üzere satın alma
eşyayı ekspresle göndermek
Verb
döviz satın alanı veya satanı beklenmeyen kur değişikliklerinden korumayı amaçlayan ileriye yönelik bir
döviz anlaşması düzenlemesi
standart bir mal türünü gelecekte belli bir fiyattan almak ya da satmak için sözleşme
genellikle emtia piyasasında
ödeme ya da teslimat için önceden kararlaştırılan ileri bir tarihte gerçekleştirilecek olan bir sözleşmenin yapılması
(borsada) ilerideki bir tarihte teslim
vadeli döviz işlemleri
Noun
vadeli kambiyo alım-satımı
borsa da dövizle yapılan vadeli işlemler
vadeli alım-satım döviz kuru
bir nesne veya malın hemen teslim durumunda cari ya da spot fiyatından farklı olarak
ilerdeki tespit edilmiş bir tarihte yapılan teslimatta geçerli olan fiyat
ileri vites
Noun, Transport
ileriye doğru entegrasyon
ileri bir tarihte yapılacak teslim ve ödemelerle ilgili vadeli piyasa
fikirlerini ifade etmek
Verb
(Br) vadeli döviz mumameleleri opsiyonu
vadeli döviz muameleleri opsiyonu
borsada vadeli muamelelerde satın alma emri
ileri pas: topun muhasım kaleye doğru atılışı.
Noun
ileride kararlaştırılmış bir tarihte yapılacak teslimatta geçerli fiyat
ileri bir tarihte teslim edilmek üzere satın alınan veya satılan dövize uyg
gelecekteki kur
Noun, Banking
geleceğe ait tahminlerin yapılabilmesi için hazırlanan belgeler ve bunların hazırlanması için uygulanan muhasebe
kullanılması gereken dönemden çok önce malzeme stokları satın alan kişi
geminin baş tarafındaki kamara
(Borsa) vadeli alım satım
tahmini finansal tablolar
Noun
vadeli kur (ileri bir tarihte teslim edilmek üzere alınan veya satılan dövize uygulanan kur
birinin planlarını uygulamak
Verb
vadeli menkul kıymetler
Noun
açık fikirli devlet adamı
vadeli alım-satım işleri
Noun
dava dilekçesi vermek
Verb
bir öğrenciyi kayırmak
Verb
öğrenciye iltimas geçmek
Verb
bir öğrenciye iltimas geçmek
Verb
bir kalemi yeni devre nakletmek
Verb
rakamları toplayıp dökümünü yapmak
Verb
(alacaklılar) meydana çıkmak
Verb
navlun malların varışında ödenecektir
birşeyi dört gözle beklemek
Verb
birşeyi heyecanla beklemek
Verb
bir talepte bulunmak
Verb
bir fikir ileri sürmek
Verb
spot vadeli teslim farklılıkları
Noun