full of

  1. garkolmuş, dalmış, meşgul.
    She was full of her own anxieties. full of plans for the future.
kendiyle dolu olmak Verb
cebi para ile dolu olmak Verb
(a) cevval, enerjik, kanlı canlı, faal, hayat dolu.
He is still full of beans at 65: 65 yaşında
hâlâ cevvaldir. (b) yanlış, hatalı.
dolambaçlı
şüpheci
enerjik
girgin
kendisiyle dolu
kalbur gibi
umut dolu Adjective
çok esprili
içi dolu
manalı
tam ayarlı
yalan yanlış
yeni fikirlerle dolu
tırtık tırtık
enerji dolu
takatlı
Baş belası, musibet.
çok virajlı
heves dolu
kıvrım kıvrım
hurda dolu çatı katı odası Noun
hurda dolu çatı odası Noun
yeni fikirlerle dolu biri olmak Verb
yeni fikirlerle dolu biri olmak Verb
risklerle dolu bulunmak Verb
gözü büyükte olmak Verb
hayat dolu olmak Verb
enerji dolu olmak Verb
canlı olmak Verb
(yol) kasislerle dolu olmak Verb
umuda düşmek Verb
(gazete) içinde bol hikâye olmak Verb
hayat dolu olmak Verb
risklerle dolu bulunmak Verb
anlatacak çok şeyi (haberi) olmak Verb
bir hastaya büyük ihtimam göstermek Verb
turistleri bol olmak Verb
turisti bol olmak Verb
kendini enerjik hissetmek Verb
macera dolu yolculuk
cebi para dolu
çok şey vaat eden mevki I
formda olmak Verb
enerji dolu
tam takım konşimento
kalabalığın bakışına açık olmak Verb
kendine tamamıyla hâkim olmak Verb
tam sağlığı yerinde olmak Verb
gaz pedalının dibine kadar bastırılması
tam kadro
tam kadro
sözcüklerden çıkarılan tam anlam
yönetim kurulu asıl üyeleri Noun, Management
bir şey hakkında eldeki mevcut bütün bilgiler Noun
bütün asker kontenjanı
her türlü bankacılık ve mali hizmetler Noun
bütün örnek çeşitleri Noun
gümrük genel tarifesi
tam takım konşimento
tesis kapasitesinin tamamını kullanma
tam tadını almak Verb
bir şeyden tam yararlanmak Verb
sözlerin tam anlamını kavramak Verb
tam hareket serbestisi olmak Verb
kelimenin tam anlamıyla
taleplerin tamamıyla ödenmesi
...'in gözü önünde Adverb
tam bolluk içinde yaşamak Verb
yirmi bir yaşına girmiş
tam kanuni ehliyeti haiz
reşit ve ceza ehliyeti olan kişi
reşit ve ceza ehliyeti (temyiz kudreti) olan kişi
durumu bilerek konuşmak Verb
herkes tarafından görülmek Verb
bir şeyi her bakımdan dikkate almak Verb
reşit kadın