Tarımsal hammaddelerin, canlı hayvanların, tekstil hammaddelerinin ve yarı mamul malların satışı ile
ilgili aracılar (NACE kodu: 46.11)
Noun, Trades-Professions
gereğinden fazla harcamak
Verb
yorganını ayağına göre uzatmamak
Verb
gelir inden fazla harcamak
Verb
alnının teriyle yaşamak
Verb
dalavere ile/kurnazlıkla para kazanmak, (ticarette) alavere dalavere yapmak.
maddi olanakların elvermiyeceği şekilde yaşamak
Verb
sadece kendisi için yaşamak
Verb
sermayesi ile yaşamak
Verb
geçim için gelirin tümünü harcamak
Verb
kendi yağıyla kavrulmak
Verb
kendi başına yaşamak
Verb
kendi servetinden geçinmek
Verb
akrabalarından geçinmek
Verb
itibarı sayesinde geçinmek
Verb
tasarruflarıyla geçinmek
Verb
karısının parasıyla yaşamak
Verb
açıkgözlükle geçimini sağlamak
Verb
ana paraya dokunmadan faiziyle geçinmek
Verb
sermayesinin getirdiği faiz ile yaşamak
Verb
başkasının hayatını yaşamak
Verb
kendini başkası sanmak
Verb
başkası olduğunu hayal etmek
Verb
inançlarına göre yaşamak
Verb
ayağını yorganına göre uzatmak
Verb
adının hakkını vermek
Verb
isminin hakkını vermek
Verb
prensiplerine göre yaşamak
Verb
şöhretine uygun bir yaşam sürmek
Verb
itibarına yakışır şekilde yaşamak
Verb
akranlarıyla yaşamak
Verb
parasını idare etmek
Verb
yorganına göre ayak uzatmak
Verb
tasarrufla geçinmek tasarruf hacmi
Tarımsal hammadde ve canlı hayvanların toptan ticareti (NACE kodu: 46.2)
Noun, Trades-Professions
Canlı hayvanların toptan ticareti (NACE kodu: 46.23)
Noun, Trades-Professions
şüpheli noktayı açığa kavuşturan veya dramatik etki yaratmak için yapılan açıklama
sessiz sakin bir hayat sürmek
Verb
sakin bir hayat sürmek
Verb
vur patlasın çal oynasın hayatı sürmek
Verb
ülke dışında yaşamak
Verb
yolun karşısında oturmak
Verb
kimsenin işine karışmadan yaşamak, etliye sütlüye karışmamak, herşeyi hoş görmek, herkesin hakkını teslim etmek.
(reklamcılık) direkt anons
kiracı olarak oturmak
Verb
(a) …'den geçimini sağlamak, (b) kurallara/tüzeye uymak.
birşey yaparak hayatını kazanmak
Verb
aklını kullanarak para kazanmak
Verb
kuvvet verici mil ucu: torna vb.'nin işi taşıyan ve dönen parçası.
Noun
komşu kapısı yakınında oturmak
Verb
canlı reklam
Noun, Advertising
canlı müşteriler (belirli bir şirketle alışverişi sürdüren faal müşteriler
Noun
(bir şeyi) unut(tur)acak/affettirecek şekilde yaşamak, zamanla unut(tur)mak.
to live down a slander:
bir iftirayı unutturacak şekilde yaşamak.
He made a mistake and couldn't live it down : Yaptığı hayatı ömrü boyunca unutamadı.
ekonomik bir yaşamı olmak
Verb
radyo ya da televizyonda kontrol odasından değil de
stüdyodan yayınlanan seslerin giderek azalması
(a) ömrünü vakfetmek, işi gücü … olmak.
He lives for his car. (b) bütün ümidini (bir şeye) bağlamak,
… için yaşamak.
She lives for her only son.
mutlu bir şekilde yaşamak
Verb
mutluluk içinde yaşamak
Verb
namuslu hayat sürmek
Verb
(hizmetçi vb.) çalıştığı evde yatıp kalkmak/barınmak.
live out: çalıştığı evden başka yerde oturmak.
Their butler, cook and chauffeur live in, but the two maids live out.
(Br) kendi dairesinde oturmak
Verb
bolluk içinde yaşamak
Verb
hali vakti yerinde olmak
Verb
korku içinde yaşamak
Verb
zamanını boşa harcamak
Verb
kiralık odalarda oturmak
Verb
emekli hayatı yaşamak
Verb
bolluk içinde yaşamak
Verb
inziva hayatı yaşamak
Verb
göze batmadan yaşamak
Verb
büyük yoksulluk içinde yaşamak
Verb
feci sefalet içinde yaşamak
Verb
yeniden kullanılacak olan kullanılmış dizili harfler
tutumlu hayat sürmek
Verb
yeşil meşe
(Quercus virginiana): G ABD'de yetişen ve daima yeşil kalan bir tür meşe. Georgia eyaletinin simgesi.
Noun, Botany
bu türden herhengi bir ağaç.
Noun
yeşil meşe kerestesi.
Noun
(a) yaşamaya devam etmek, (b) … ile yaşamak/geçinmek/beslenmek.
to live on fruit/vegetables: meyve/sebze
ile beslenmek.
live on the rent from one's property: emlâkinin kirası ile geçinmek.
live on someone : birisinin sırtından geçinmek.
(Br) sosyal yardımla geçinmek
Verb
(a) savurgan, müsrif, kolayca para harcayan, (b) bön, enayi, avanak.
(a) sonuna kadar yaşamak/dayanmak, ömrü vefa etmek.
Will the old man live out the next year? (b)
(hizmetçi vb.) dışarıda (çalıştığı evden başka evde) oturmak.
radyo ya da televizyonda canlı yayın
sessiz sakin yaşamak
Verb
sessiz sakin bir hayat sürmek
Verb
hemen köşebaşında oturur olmak
Verb
gerçek mermi
Noun, Military
(evli çift) ayrı yaşamak
Verb
gösterişsiz şekilde yaşamak
Verb
taze buhar, güçlü buhar, kazandan gelen basınçlı buhar.
Noun
basınçlı buhar
Noun, Machines
gece gündüz garaj servisi
radyo ya da televizyonda kayıda alınmış bir bildiriye eklenen canlı olarak yayınlayacağı bir mesaj
(bir badireden/çetin bir işten) sağ salim çıkmak, ölmemek, sağ kalmak, eceli gelmemiş olmak.
He lived through the Second World War.
iki savaş geçirmiş olmak
Verb
radyo ya da televizyon istasyonunun başka bir istasyondan naklen canlı olarak yayınlanacak bir mesaj
birşeyi görecek kadar uzun yaşamak
Verb
ömrü birşeyi görmeye yetmek
Verb
hayvanı canlı olarak yakalayan tuzak.
Noun
canlı aşı
Noun, Pharmacology
sistem çözümleyicileri gibi bilgisayar işlerinde çalışan personel
gerçek yük (canlı bir çiftlik hayvanı ağırlığı
gerilimli/akımlı tel, güç ileten elektrik teli.
Noun
açıkgöz/faal/atak/atik kimse.
Noun
akımlı tel,
mec. pek faal kimse.
(a) birlikte yaşamak, bir arada (karı-koca gibi) yaşamak, (b) sabretmek, tahammül etmek, sabır/tahammül
göstermek, dayanmak, alışmak.
bütün kaygısı kendi olmak
Verb