music

  1. Noun müzik, musiki.
  2. Noun âhenk, kulağa hoş gelen âhenkli ses.
    Her voice was music to my ears. The music of the waves/of the wind/birds.
  3. Noun nağme, makam, hava, beste, kompozisyon, müzik parçası.
  4. Noun belirli bir çağa/bestekâra/millete ait müzik eserleri, müzik türü.
    baroque music. classical music.
    folk music. Turkish music. the music of Mozart.
  5. Noun nota.
    a songbook with words and music. Give me the music and I'll play it for you. a sheet of music.
  6. Noun müzik sanatı/bilimi.
    to study music . a music student.
Sinema filmi, video ve televizyon programları yapımcılığı, ses kaydı ve müzik yayımlama faaliyetleri (NACE kodu: 59) Noun, Trades-Professions
Belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda müzik ve video kayıtlarının perakende ticareti (NACE kodu: 47.63) Noun, Trades-Professions
Ses kaydı ve müzik yayıncılığı faaliyetleri (NACE kodu: 59.2) Noun, Trades-Professions
Ses kaydı ve müzik yayıncılığı faaliyetleri (NACE kodu: 59.20) Noun, Trades-Professions
salt müzik, bir hikâyeyi vb. canlandırmayıp sırf ses ve âhenge dayanan müzik.
Konservatuvar.
sanat müziği Noun, Music
destekleyici müzik, dip/fon müziği.
teyp bandına kaydedilmiş müzik
oda müziği, küçük salon konseri.
oda müzığı.
electronic music: elektronik müzik.
instrumental music: aletli/çalgılı müzik,
çalgı ile çalınan müzik.
program music: belirli bir konu ifade eden müzik.
vocal music: sesli müzik, sesle söylenen müzik.
klasik müzik
nota yazmak Verb
köy müziği: Güney ve Batı ABD kovboylarını taklit ederek yaratılan müzik. Noun
dans müziği
orkestra şefi
(tehlike, cezalandırılma ihtimali karşısında) yılmamak, çekinmemek, sonuca katlanmak.
We'll have to
face the music: Yılmayalım/yılmamamız, sonuca katlanmamız gerekir.
bir girişimin karşılaşacağı güçlükleri/varabileceği kötü sonucu/doğacak sorumluluğu yılmadan karşılamak/kabullenmek,
âkibetine hazır olmak.
marş
film müziği
halk musikisi/müziği. Noun
çalgı ile çalınan müzik
enstrümantal müzik
aletli müzik
canlı müzik
askeri müzik
askeri müzik
özel bir olay için müzik
parçalı müzik: parçaları iki veya daha fazla sanatçı arafından icra edilen (sesli) müzik. Noun
müzik tutkusu
müzik aşkı
notaya bakarak çalmak Verb
fon müziği çalmak Verb
pop müzik
belirli bir konu ifade eden müzik
olay sırasına veya bir sahne eserine göre düzenlenmiş müzik
izlence müziği: belirli bir olay, görüntü veya sahne izlenimi uyandırmak için yazılmış müzik. Noun
bir şiiri bestelemek Verb
bestelemek.
set a poem to music: bir şiiri bestelemek.
ciltlenmemiş notalar.
Amerikalı zencilere özgü duygulu bir müzik türü
Neşeli Günler Proper Name, Cinema
iyi kulağı var
müzik kulağı var
alaturka müzik
Çingene müziği.
çalgılı
nota kitabı.
music box: latarna, çalgılı kutu.
music cues = music plot: müzik çizelgesi.

music drama: müzikli dram, lirik oyun.
music hall: (a) müzik salonu, konser salonu, müzikhol, (b)
Brit. vodvil tiyatrosu.
music master: musiki üstadı, müzik hocası.
music paper: çizgili nota kâğıdı.
music roll: müzik tomarı: otomatik piyanoda çalınan, üzerine nota yerine delikler açılmış kâğıt şeridi.
music stand: nota sehpası.
music stool: piyano taburesi.
(US) müzik kutusu
laterna
müzik kutusu
nota çantası Noun
nota yayını yapan şirket
müzikli oyun
göbek havası Noun
vodvil tiyatrosu Noun
konser salonu
müzikhol
(US) müzikhol
müzik aletleri satan dükkân
müziksever
yıldızların müziği: Pitagor felsefesine göre gök cisimlerinin çıkardığı fakat insanların işitemediği müzik sesleri. Noun
nota kâğıdı
nota sehpası Noun
piyano taburesi
müzik süpervizörü Noun, Cinema
video klip Noun, Art
klip Noun, Art
dijital müzikçalar Noun
birlikte iyi uyuşmak Verb
popüler müzik programı
popüler müzik programı
Müzik ve Sahne Sanatları Dairesi Başkanlığı Noun, Organizations