nervous

  1. Adjective sinirli, asabî.
    to become nervous: asabileşmek, sinirli olmak.
    make someone nervous: birisini
    sinirlendirmek., canını sıkmak.
  2. Adjective sinir+, sinirsel, asabî.
    nervous impulse: sinirsel tepi, sinirsel itki.
    nervous tension:
    sinir gerginliği.
    nervous disorder: sinir bozukluğu.
  3. Adjective sinir+, sinirlerden oluşan.
    The brain is a part of nervous system of the body.
  4. Adjective sinir+, sinirleri etkileyen.
    nervous diseases: sinir hastalıkları.
  5. Adjective sinir bozukluğundan ilerigelen, sinirleri bozuk.
  6. Adjective heyecanlı ve asabî, merak ve endişe içinde, sinirleri gergin vaziyette.
    a nervous moment for us all.
    I''
    m always nervous when I have to write an exam.
  7. Adjective korkak, ürkek, çekingen.
    be nervous about doing something: bir şeyi yapmaktan çekinmek/korkmak.
  8. Adjective kuvvetli, adaleli.
aniden sinirlenmek Verb
birden bire sinirlenmek Verb
asabileşmek Verb
sinirlenmek Verb
huylanmak Verb
birini kaygılandırmak Verb
birinin canını sıkmak Verb
birini sinir etmek Verb
sinirlendirmek Verb
birinin sinirini bozmak Verb
birini delirtmek Verb
birini endişelendirmek Verb
heyheyleri üstünde
sinir krizi
sinirsel yıkım, sinir argınlığı, sinir bozukluğu.
sinir zayıflığı
depresyon
sinir krizi
sinirlilik
sinir hastalığı
sinir yorgunluğu
sinir bitkinliği, nevrasteni.
sinir sistemi, cümlei asabiye.
sinirlilik, sinirli/asabî mizaç.
sempatik sinir sistemi: kalp, mide, kan damarları, gudde vb. gibi organların irade dışı hareketlerini idare eden sinir sistemi.
otonomik sinir sistemi Noun, Psychology
merkezî sinir sistemi, beyin ve omurilik.
merkezi sinir sistemi Noun, Psychology
sinir krizi geçirmek Verb
beyin ve omuriliğin dışında kalan sinir sistemi
periferik sinir sistemi Noun, Psychology
çevresel sinir sistemi Noun, Psychology
somatik sinir sistemi Noun, Psychology
ilacın sinir sistemi üzerindeki etkisi