object

English-Turkish Translation

  1. cisim, obje, madde.
    a bright moving object appeared in the sky.
    object glass: nesne merceği,
    objektif.
    What an object she looks in that dress! Bu elbise ile bir içim su!
  2. nesne, şey.
    an object of pity/ridicule: acınacak/gülünecek şey.
    the object of one's love: sevilen şey.
  3. konu, mevzu, mesele, husus.
    object at issue: anlaşmazlık konusu, iddia olunan şey.
    an object
    for study: inceleme konusu.
  4. amaç, hedef, nişan.
    With this object in mind/in view: Bu amaç gözönünde tutularak …
    The government
    has been the object of much criticism: hükümet büyük eleştirilere maruz kaldı (hedef oldu).
    object ball: (bilardoda) karambol yapmak için vurulan ilk top.
  5. emel, gaye, erek, murat, maksat.
    with the object of: gayesiyle, maksadıyla.
    What is the object
    of the research? He has no object in life.
    Money is no object: Maksat parada değil/Paranın önemi yok/İş parada değil.
  6. Grammar nesne: Tümcede yüklemi bütünleyen, eylemsel yüklemin olanaklı yayılımları arasında yer alan, geçişli
    eylemin zorunlu kıldığı tümleç.

    “ball” in “He hit the ball” is an object.
    direct object: nesne.
    indirect object: dolaylı tümleç.
  7. itiraz etmek, karşı gelmek, engel olmak.
    I object to that remark. I object most strongly.
  8. reddetmek, kabul etmemek, protesto etmek.
    I made my suggestion, but John objected.
  9. razı olmamak, mümanaat etmek.
    Mother objected that the weather was too wet to play outdoors.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

accomplish one's object
amacını gerçekleştirmek Verb
accomplish one's object
gayesini gerçekleştirmek Verb
attain one's object
amaca varmak Verb
attain one's object
amacına ulaşmak Verb
fail in one's object
amacını gerçekleştirmemek Verb
make it one's object
bir şeyi gaye edinmek Verb
objection
itiraz Noun, Law
obtain one's object
amacına erişmek Verb
succeed in one's object
amacını gerçekleştirmek Verb
transitional object
geçiş nesnesi Noun, Psychoanalysis
transitional space
geçiş alanı Noun, Psychoanalysis
(missile) to miss its object
şaşmak Verb
art object
sanat eseri Noun, Art
be open to object
itiraza açık olmak Verb
be open to someone to object
birinin itiraz etmesi için serbest bırakmak Verb
big hush- object
çok gizli sorun
blue stellar object
mavi gök cismi: bir zamanlar yıldız sanılan, önemli bir radyo dalgası yayınlamayan gök cisimlerinden herhangi biri. Noun
chief object
ana amaç
cognate object
türdeş nesne.
company's object
şirketin amacı
direct object
dolaysız tümleç, nesne. Noun
disclike object
tabla
embedded object
gömülü nesne Information Technology
flying object
uçan nesne
focus a searchlight on an object
projektörü bir nesne üzerine çevirmek Verb
found object
bulunmuş eşya. Noun
Hoag's Object
Hoag Cismi Proper Name, Astronomy
indirect object
dolaylı tümleç.
investment object
yatırım nesnesi
Mayall's Object
Mayall Nesnesi Proper Name, Astronomy
moisture gathered in drops on the surface of an object
ter
money no object
paranın önemi yok
moving object
hareketli obje Noun
pawned object
rehinli eşya
pointed object
delici alet Noun, Law
price is no object
fiyat önemsiz
price is no object
önemsiz fiyat
primitive object
ilkel nesne Information Technology
principal object
esas amaç
retained object
yinel nesne: etken ve edilgen tümcelerde aynı şekli koruyan nesne.
“The picture was shown me”
ve
“They showed me the picture” tümcelerindeki

me gibi.
sale with full warranty for the sold object
garantili satış
secondary object
ikincil amaç
seller of ceramic object
seramikçi
sex object
cinsel tatmin aracı gözü ile bakılan kişi
sharp object
kesici alet Noun
sharp object
kesici alet Noun
statutory object
kanuni hedef
suspicious object
şüpheli cisim Noun
tax object
vergi konusu
tax object
verginin konusu
test object
deneme parçası Noun
unidentified flying object
uçan daire.
value each object
her bir nesneye değer biçmek Verb
wear life (of an object
miat
wonder about without any object
gayesiz dolaşmak Verb
object a
nesne a Noun, Psychoanalysis
object at issue
anlaşmazlık konusu
object at issue
iddia olunan şey
object belonging to the inheritance
mirasa giren eşya
object classification
masraf hesaplarının cinslerine göre sınıflandırılması
object code
amaç program Information Technology
object computer
amaç bilgisayar
object configuration
amaç görünüm
object constancy
nesne sabitliği Noun, Psychoanalysis
object drawing
modele bakarak resim yapma
object found
lukata
object found
bulunan eşya
object glass
objektif
object glass, object lens, objective lens
objective ile ayni anlama gelir. (optik) nesne merceği, objektif: mikroskop, teleskop vb. optik
aletlerde cisme bakan mercek (düzeni).
object in life
hayattaki amaç
object insured
sigortalı eşya
object lesson
gösterili /uygulamalı ders: bir ilkenin somut bir şekilde örneklerle anlatılması/öğretilmesi. Noun
Object Linking and Embedding ( OLE )
Nesne Bağlama ve Katıştırma Information Technology
object of a letter
bir mektubun konusu
object of a statute
bir kanunun hedefi
object of admiration
hayran kalınacak şey
object of an action
davanın nedeni
object of an action
bir fiilin amacı
object of art
sanat eseri Noun, Art
object of exchange
takas edilen nesne
object of insurance
sigorta konusu
object of pity
acınacak insan
object of purchase
satın alınan nesne
object of supply
teslim edilen şey
object of value
değerli şey
object oriented
nesneye dayalı Information Technology
object oriented programming
nesne yönelimli programlama
object permanence
nesne sürekliliği Noun, Psychoanalysis
object petit a
nesne küçük a Noun, Psychoanalysis
object relations theory
nesne ilişkileri kuramı Noun, Psychoanalysis
object to
beğenmemek, uygun görmemek, tasvip etmemek, -den hoşlanmamak, reddetmek.
object to a decision
karara itiraz etmek Verb, Law
object to a witness
bir tanığa itiraz etmek Verb
an object for study
inceleme konusu
be an object of abhorrence
nefret konusu olmak Verb
be the object of sb's rage
hışmına uğramak Verb
become an object of derision
alay konusu olmak Verb
die in object poverty
sefalet içinde ölmek Verb
narcistic object choice
özseverci konu seçimi.
not to object to
eyvallah demek Verb
the time during which an object is fit for use
miat
unidentified flying object (UFO)
uçan daire.
with the object of gain
kâr amacıyla
work with the object of earning fame
ün kazanmak amacıyla çalışmak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database