open

English-Turkish Translation

  1. Adjective açık, kilitsiz, içine girilebilir.
    an open door/window/drawer.
    break open: kırıp açmak.

    Keep open house/board
    mec. kapısı herkese açık olmak, konuksever olmak.
    Keep your eyes open: Gözünü aç.
    open boat: güvertesiz gemi, açık sandal.
    half open: yarı açık, aralık.
    open shed: sundurma.
    cut open: kesip açmak.
  2. Adjective halka mahsus, herkese açık, serbest.
    the open market: serbest pazar.
    open race: herkese
    açık yarışma.
    an open competition: açık müsabaka.
    open championship: dünya şampiyonluğu.
    wide open: apaçık, (kapı vb.) ardına kadar açık.
  3. Adjective açık, gizlenmemiş, âşikâr, gözönünde bulunan.
    an open secret: herkesçe bilinen bir sır.
    open
    to doubt: şüphelenilir, su götürür.
    open hostility: açık düşmanlık.
  4. Adjective açılmış, gelişmiş.
    an open flower.
  5. Adjective boş, münhal, emre âmade, hazır, açık (memuriyet vb.).
    The job is still open.
  6. Adjective çözümlenmemiş, sonuçlanmamış, muallâkta.
    several open questions.
  7. Adjective olgun, geniş fikirli, anlayışlı, peşin hükümden uzak.
    an open mind: olgun fikir.
  8. Adjective cömert, eli açık.
    to give with an open hand.
  9. Adjective, Phonetics (a) ünlü, açık: ağzı tam açarak söylenen.
    father, calm sözcüklerindeki

    a     gibi. (b)
    açık, sesli harfle son bulan (hece).
  10. Adjective samimî, açık yürekli, içten, dürüst.
    an open face. Let's be open with each other.
  11. Adjective kabule hazır.
    with open arms.
  12. Adjective (av, balık avı) yasaklanmanış, serbest.
    open season: serbest av mevsimi.
  13. Adjective (tehlikeye) maruz, korunmamış, savunmasız.
  14. Adjective (iğne işi, örgü vb.) delikli.
  15. Adjective ılıman, mülâyim, çok soğuk değil.
    an open winter.
  16. Adjective, Printing geniş, aralıklı (satır).
  17. Adjective, Music parmakla kapatılmadan çalınan.
  18. Adjective âsayişi gevşek, kumar ve fuhuş gibi yasa dışı eylemleri yeterince kontrol edilmeyen.
    an open town.
  19. Adjective (savaşta) savunmasız, müdafaasız, (istilâya) açık.
    open city.
  20. Adjective açık havada, açıklıkta olan.
  21. Adjective sınıf farkı gözetmeyen, sınıfsız.
    an open society.
  22. Adjective alenî, açıktan açığa.
    open disregard of rules.
  23. Adjective, Maritime Traffic engelsiz, seyrüsefere elverişli.
    an open coast.
    the open sea: açık deniz, engin.
  24. Adjective (hesap) açık, dengelenmemiş, kapatılmamış.
  25. Verb açmak.
    open the door/window. to open a book.
  26. Verb umuma (geliş gidişe vb.) açmak, açık tutmak.
  27. Verb yarmak, delmek, (tünel/geçit vb.) açmak.
  28. Verb (paketi/kutuyu vb.) açmak.
  29. Verb yaymak, sermek.
    to open a map.
  30. Verb yarmak, deşmek, kesip açmak.
    to open an abscess.
  31. Verb (ticarete/işe vb.) başlatmak, (dükkân vb.) açmak.
    to open a store/a office.
  32. Verb genişle(t)mek, uza(t)mak, aç(ıl)mak.
    to open ranks. The ranks began to open .
  33. Verb aydınlatmak, tenvir etmek.
    to open the mind.
  34. Verb açıklamak, açığa vurmak.
    to open one's heart.
  35. Verb (görüşmeye vb.) başlamak, (müzakereyi) açmak.
    to open negotiations: müzakerelere başlamak.
    The
    story opens with a snowstorm: Hikâye bir kar fırtınası ile başlıyor.
  36. Verb, Law (a) davayı tekrar gözden geçirmek, (b) davaya başlamak, jüri önünde açış konuşması yapmak.
  37. Verb açılmak.
    The shop opens at 10: Dükkân saat 10'da açılır.
  38. Verb (yara vb.) deşilmek, yarılmak, açılmak.
    The wound opened again.
  39. Verb gözönüne çıkmak, yayılmak, serilmek, açılmak.
  40. Verb bakmak, nazır olmak.
    The door opened on a courtyard/onto a garden.
  41. Verb (tiyatro mevsimini) açmak.
  42. Verb (engelleri) ortadan kaldırmak, (yolu vb.) açmak.
    to open a way through a crowd.
  43. Verb (okul vb.) açılmak, çalışmaya başlamak.
    School opens tomorrow: Okul yarın açılıyor/başlıyor.
    The
    meeting opened with a prayer for our country.
  44. Verb (kitap sayfasını) açmak, çevirmek.
    open to page 33.
  45. Verb (iskambilde) ilk kartı oynamak.
  46. Noun açıklık, açık alan/saha, meydan.
  47. Noun açık hava.
    I spent the afternoon in the open and got badly sunburned.
  48. Noun açık deniz.
  49. Noun herkese açık yarışma.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

closed innovation
kapalı inovasyon Noun, Technology
come out into the open with one's plan
planlarını açıklamak Verb
come out into the open with one's plans
planlarını açıklamak Verb
do sth with one's eyes open
bir şeyi göz göre göre yapmak.
keep one's account open at a bank
bankadaki hesabını açık tutmak Verb
keep one's ears open for scandals
skandallara meraklı olmak Verb
keep one's option open
opsiyon hakkını mahfuz tutmak Verb
keep/leave one's options open
acele karar vermemek, belirli bir süre içinde seçmekte serbest olmak, seçme/alma hakkı mahfuz olmak.
lay one's self open to attack
kendini saldırıya maruz bırakmak Verb
open (someone's) eyes
gözünü açmak, uyarmak, ikaz etmek, öğretmek, aydınlatmak, gerçeği gözönüne sermek.
That experience
opened our eyes to what he was really like.
open an account to one's order
kendi adına hesap açmak Verb
open one's big mouth
olur olmaz konuşmak, saçmalamak, boşboğazlık/gevezelik etmek, saygısızca lâfa karışmak.
open one's designs
niyetini açıklamak Verb
open one's eyes
gözlerini açmak Verb
open one's heart to sb
birine kalbini açmak Verb
open one's letters
mektuplarını açmak Verb
open one's letters
mektup buları açmak Verb
open one's mind to sb
zihnini bir şeye açmak Verb
open one's mouth
ağız açmak Verb
open one's mouth
ağzını açmak Verb
open one's post
(Br) mektuplarını açmak Verb
open one's shop
dükkânını açmak Verb
open out one's arms
kollarını açmak Verb
open skies
göklerin serbestliği Noun, International Law
open the floodgates of one's passion
tutkularının dizginlerini koyuvermek Verb
open up one's own account
kendi hesabına çalışmak Verb
open-air break
havalandırma Noun
open-ended
ucu açık Adjective
open-heart surgery
açık kalp ameliyatı Noun, Medicine
throw open one's house to sb
evini birine açmak Verb
with one's shirt open
göğsü bağır açık
burst open
patlamak Verb
come open
açılmak Verb
cut open
karnını açmak Verb
form open
patlak
jar open
aralamak Verb
keep open
açık tutmak Verb
remain open
açık kalmak Verb
rip open
yırtarak açmak Verb
scratch open
deşmek Verb
set open
(matbaacılıkta) harflerin ya da sözcüklerin arasını açmak Verb
split open
yarılmak Verb
split open
açılmak Verb
stand open
açık kalmak Verb
wide open
ardına kadar açık
open account
açık hesap
open active
(hisse senetleri) en baştan talep görmek Verb
open area
saha
open arrest
basit tutuklama
open assembly
açık toplantı
open bidding
açık ihale Noun, Public Administration
open bids
ihale açmak Verb
open boat
sandal
open centre
açık merkez
open championship
amatör şampiyona Noun, Sports
open character
açık sözlü
open charter
açık kira anlaşması
open charter
henüz verilmemiş imtiyaz
open column
açık kol Military
open company
kollektif şirket
open competition
açık rekabet
open competition
serbest rekabet
open contest
ödüllü yarışma
open contract
yazılı basit sözleşme
open contract
yürürlükteki sözleşme
open country
açık arazi
open country
kırlık
open court
açık oturum
open court
açık oturum halindeki mahkeme
open cover
açık kuvertür
open credit
teminatsız kredi
open credit
(US) açık kredi (maddi bir güvence olmaksızın açılan kredi
open day
serbest gün
open debate
açık forum
open diplay
açık teşhir
open display
açık servis
open ditch
hendek
open drainage
kasis
open economy
açık ekonomi (ticaret kısıtlamalarının bulunmadığı bir ekonomi
open fields
ortak kullanılan tarlalar Noun
open flank
açık yan Military
open flat
daire açmak Verb
open fund
yatırım şirketinin kendi hisse senetlerini halka sattığı ve bunun gelirini başka kıymetli menkullere yatırdığı yatırım şirketi
open garage
açık garaj
open hand
açık el
open handed
açık elli
open harbour
açık liman
open hearted
açık yürekli
open indent
açık sipariş
open inflation
mal için para talebinde artış olduğu ve fiyatların denetlenmediği durum
open insolvency
herkesçe bilinen aciz durumu
open insurance
birden çok yerdeki malları kapsar
open interest
açık pozisyon sayısı Noun, Banking
open irregularly
belirsiz saatlerde açılmak Verb
open items
açık hesap kalemleri Noun
open jaw
gidiş noktasıyla dönüş noktasının farklı olduğu gidiş-dönüş yolculuğu ya da bileti
open licence
çerçeve ruhsatı
open meadows
ortak otlaklar Noun
open minded
açık fikirli
open mining
açık maden işletmeciliği
open mortgage
açık ipotek
open mortgage
açık ipotek (vadesinden önce herhangi bir tarihte cezasız olarak ödenebilir ipotek
open offer
açık teklif
open order
dağınık düzen Military
open out
açılmak Verb
open out
aralamak Verb
open out
dışarı doğru açmak Verb
open parcel
paket açmak Verb
open parliament
(Br) parlamentoyu açmak Verb
open pit
açık maden ocağı işletmesi
open policy
(Br) açık poliçe
open position
münhal yer
open purchased
açık piyasa alımı
open quietly
sessizce açılmak Verb
open razor
ustura Personal Care-Hygiene
open river
trafiğe elverişli ırmak
open road
herkese açık yol
open road
açık yol
open roadstead
dış liman
open sale
açık artırma
open sales
açık piyasa satışları Noun
open sandwich
açık sandöviç
open scandal
umumun tanık olduğu skandal
open sea
alarga Maritime Traffic
open season
belli hayvanların avlanmasının caiz olduğu mevsim
open season
av müsaadesi olan mevsim
open sesame open
açıl susam açıl
open session
açık oturum
open sitting
açık oturum
open skies
saklanacak bir şey yok
open slip
açık slip (yapıldıkça beyan edilen sevkıyatları temin etmeye yeterli bir meblâğı kapsayan broker slip'i
open sore
yara
open space
meydanlık
open space
açık yer
open space
boş arazi
open space
meydan
open space
açık alan
open spaces
boş yer
open ticket
kullanma tarihi belirlenmemiş açık bilet
open town
açık şehir
open trade
henüz tamamlanmamış bir işlem
open unemployment
açık işsizlik
open union
(US) herkese açık sendika
open verdict
cinayeti tespit edip de suçluyu tespit etmeyen karar
open wagon
furgon
open warfare
hareket savaşı
open water
açık yol Maritime Traffic
open water
(buzsuz) gemi trafiğine elverişli su
open wings
kanat açmak Verb
open winter
donsuz kış
open work
açıkta işlenen ocak
English-Turkish phrases from Zargan's own database