pair

  1. çift.
    a pair of gloves/shoes.
  2. iki parçadan ibaret tek bir şeyi belirtmekte kullanılır. Bu takdirde Türkçeye çevrilmez.
    a pair of
    scissors: (bir) makas.
    a pair of trousers/pants: (bir) pantalon. a
    pair of compasses: pergel.
  3. iki adet, (benzer iki insan/hayvan vb.'den oluşan) çift.
    a pair of horses/liars.
  4. (evli/nişanlı vb.) çift, karı-koca, (dansta) çift, eşler.
    bridal pair: gelin ve güvey.
  5. (Mecliste) (a) karşılıklı olarak çekimser kalmakta anlaşan iki muhalif milletvekili, (b) (karşılıklı) oylamaya katılmama kararı.
  6. (iskambilde) eşdeğerli iki kâğıt.
    a pair of sixes, jacks, etc.
  7. Mechanics birlikte çalışan iki parça, bir ünitenin iki bileşeni (piston ve silindir, cıvata ve somun gibi).
  8. çift çift/ikişer ikişer ayırmak/düzenlemek.
  9. (hayvan) çiftleş(tir)mek.
  10. eş olmak, eşini bulmak, eş/çift teşkil etmek, uymak.
    a sock that didn't pair .
  11. (Mecliste iki muhalif üye) çekimser kalmak, karşılıklı anlaşarak oy vermemek için duruşmaya katılmamak.
hafif ev işlerini yapmak şartıyla bir aile yanında barınan genç yabancı, özellikle kız
(au pair girl).
She advertised for an au pair girl to care for the children.
çiftleşmek Verb
2 atlı araba.
bir hava yolculuğunun başlama ve bitiş noktaları Noun
çiftleştirmek Verb
en küçük çift: birbirinden farklı tek bir harfi olan farklı anlamlı sözcük çifti.

pin/bin, bet/bed
gibi.
örnek çift
çift yok olumu. Noun
çift kürekli yarış kayığı.
pair-aored: çift kürekli. Noun
pergel.
beam compass: (büyük çember çizen) sürgülü pergel.
drawing compass: resim pergeli.
çifte
pens, kargaburun, kıskaç, kerpeten.
ikişer ikişer ayrılmak, ikili grup teşkil etmek.
The guests paired off for the first dance. to pair off for the procession.
bir tezgâhtar kızla evlenmek Verb
çift oluşumu: kuvvetli bir elektrik alanından geçen ışılcığın (fotonun) âni olarak bir eksicik ile bir artıcığa dönüşmesi. Noun
eş/arkadaş/ortak olmak.
pair up with an old friend.
biriyle eşleşmek Verb
biriyle çift olmak Verb
bir çift eldiven
Sadece iki elim var/kırk işi birden yapamam.
koşarak uzaklaşmak, tabanları yağlamak.
kaçıp gözden kaybolmak.
o mesele (tamamıyla) başka.