terror

  1. Noun tedhiş
  2. Noun, Politics-Intl. Relations terör
  3. Noun, Politics-Intl. Relations tedhiş
  4. Noun, Politics-Intl. Relations yıldırı
  5. Noun yılgı, dehşet, müthiş korku.
    to be in terror: dehşet içinde kalmak.
    to be in terror of one's
    life: hayatından korkmak.
  6. Noun korkunç şey, dehşet saçan/yıldırıcı eylem/kimse/şey.
    The criminal was the terror of the neighbourhood.
  7. Noun tedhiş, yıldırma, korku salma.
  8. Noun âsi/haşarı/afacan/ele avuca sığmaz çocuk.
    He's a little terror . He was the terror of countryside.
terörle mücadele mevzuatı Noun, Criminal Law
terörizmin finansmanı Noun, Criminal Law
uluslararası terörizm, uluslararası terör Noun, Criminal Law
birinin yüreğine korku salmak Verb
terör eylemi Noun, Criminal Law
terör saldırısı Noun, Criminal Law
terörün finansmanı Noun, Criminal Law
terörün finansmanı suçu Noun, Criminal Law
terör örgütü Noun, Criminal Law
Dehşet Dengesi Proper Name, Politics-Intl. Relations
korkuya kapılmak Verb
dehşet vermek Verb
korkunç kimse, dehşet saçan kimse, Allahın belası.
That child is a holy terror: Bu çocuk Allahın belasıdır.
dini motifli terör Noun, Politics-Intl. Relations
tedhiş duygusu Noun
bölücü terör
terörü yaymak Verb
korku saçmak Verb
dehşet saçmak Verb
terörü yok etmek Verb
teröre karşı savaş Noun, Politics-Intl. Relations
şiddet dalgası Noun
terör ve terörizm Noun, Law
terör saldırısı
terör kampanyası Noun
terörü önleme Noun, Politics-Intl. Relations
terorist baskını
çok korkmuş
dehşete düşmüş
mutlak terör suçu Noun, Law
nispi terör suçu Noun, Law
halkı dehşete salmak Verb
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun Proper Name, Law