içeride(n), içeriye.
The fire was burning on the hearth within: İçeride ocakta ateş yanıyordu.
He was startled by a cry within: İçeriden gelen bir feryatla ürktü.
içten, dahilen, derunen.
His heart sank within him: Bütün ümitleri kırıldı.
içinde, içerisinde.
within a city.
sınırları içinde.
to live within one's income: gelirine göre yaşamak, ayağını yorganına göre uzatmak.
within a radius of one mile. within the law.
zarfında, -e kadar.
within five minutes. He'll arrive within an hour.
uygun olarak.
within reason: mantıkî/akla uygun olarak, makul bir şekilde.