yalan

Turkish-English Translation

  1. lie
  2. story
  3. tale
  4. illusion
  5. Noun invention
  6. bull
  7. cod
  8. untrue
  9. fabrication
  10. fable
  11. leasing
  12. crap
  13. cog
  14. hollow
  15. shoddy
  16. made-up
  17. untruth
  18. falsehood
  19. prevarication
  20. feigned
  21. deceit
  22. chicanery
  23. duffer
  24. fib
  25. trumped-up
  26. mendacious
  27. untruthful
  28. bull shit
  29. sham
  30. flam
  31. trumpery
  32. false hood
  33. horseshit
  34. pretense
  35. fallaciousness
  36. artificial
  37. humbug
  38. forked tongue
  39. inveracity
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

apacık yalan
a bald lie
apaçık yalan
downright lie
beyaz yalan
courtesy lie
bir araba yalan
parcel of lies
bir politikacıyı karalamak amacıyla söylenen yalan
between a rock and a hard place
bir sürü yalan
pack of lies
cilalı yalan
glossy deceit
düpedüz yalan
loud lie
katmerli yalan
lie based upon another lie
küçük yalan
fib
kuyruklu yalan
a big lie
kuyruklu yalan
plump lie
kuyruklu yalan
rank lie
kuyruklu yalan
whopper
kuyruklu yalan
whacker
mubah yalan
courtesy lie
sebepsiz yalan
gratuitous lie
uzun uzun düşünülerek karar verilen yalan
deliberate lie
zararlı yalan
injurious falsehood
zararsız yalan
white lie
yalan atmak
to tell lies Verb
yalan atmak
to lie Verb
yalan atmak
to tell tales Verb
yalan beyan
misstatement Noun
yalan beyan
fraudulent misrepresentation
yalan beyan
perjury Noun, Criminal Law
yalan beyan
misrepresentation Noun, Law
yalan beyanda bulunan tanık
false witness
yalan beyanda bulunma
false- representation
yalan beyanda bulunmak
to make false statements Verb, Law
yalan beyanda bulunmak
to misrepresent Verb
yalan beyanda bulunmak
to make a false presentation Verb, Law
yalan bildiride bulunmak
to falsify Verb
yalan bilgi
false information Noun
yalan dedektörü
lie detector
yalan detektörü
lie detector
yalan dolan
lies and untruths
yalan dolan
pack of lies
yalan dolan becerememek
to be incapable of deceit Verb
yalan dolan beceremeyen
incapable of deception
yalan dolanla geçimini sağlamak
to make a living by lying and imposture Verb
yalan dolanla kendine yol açmak
to force one's way in under false pretense Verb
yalan dolu hikâye
traveller's tale
yalan haber
faux news Noun
yalan haber
coloured report
yalan haber yaymak
to put about Verb
yalan haber yaymak
to circulate false news Verb
yalan ile gerçeği saklamak
to gas sb Verb
yalan makinası
lie detector Noun, Law
yalan makinesi
polygraph
yalan makinesi
lie detector
yalan söylediğini anlamak
to see through someone Verb
yalan söyleme
lie
yalan söylemek
to make out Verb
yalan söylemek
to tell tales Verb
yalan söylemek
to deceive Verb
yalan söylemek
to fabricate Verb
yalan söylemek
to lie Verb
yalan söylemek
to prevaricate Verb
yalan söylemek
to tell lies Verb
yalan söylesin diye tanığa rüşvet verme teşebbüsü
attempted subornation of perjury
yalan söyleyerek bir işten sıvışmak
to lie out of it Verb
yalan sözler
false words Noun
yalan tanıklık
false witnessing Noun, Law
yalan uydurmakta becerikli olmak
to be facile in inventing lies Verb
yalan yanlış
very inaccurately
yalan yanlış
full of mistakes
yalan yanlış
very inaccurate
yalan yere suç yüklemek
to frame up Verb
yalan yere suçlamak
to frame Verb
yalan yere tanıklık
subornation of perjury
yalan yere tehlike işareti vermek
to cry wolf Verb
yalan yere yemin
(Br) false swearing
yalan yere yemin
false swearing
yalan yere yemin
false oath
yalan yere yemin eden kimse
perjurer
yalan yere yemin eden tanık
forsworn witness
yalan yere yemin etmek
to perjure oneself Verb
yalan yere yemin etmek
to commit perjury Verb
yalan yere yemin etmek
to forswear oneself Verb
yalan yere yemin etmek
to swear falsely Verb
yalan yere yemin etmekten suçlu
perjured
yalan yumağı
web of lies
(birinin) gözünün içine baka baka yalan söylemek
to lie shamelessly (to someone) Verb
(birinin) gözünün içine baka baka yalan söylemek
to lie like a rug (to someone) Verb
açık açık yalan söylemek
to lie through one's teeth Verb
bile bile yalan söyleyen
conscious liar
bir tanığı yalan yere yemine teşvik etmek
to suborn a witness Verb
biri hakkında her türlü yalan yaymak
to spread all sorts of falsehood about sb Verb
birine yalan beyanlarda bulunmak
to make false representations to sb Verb
birine yalan yutturmak
to gas sb Verb
birine yalan yutturmak
to spoof Verb
birini yalan vaadlerle uyutmak
to lull someone with false hopes Verb
birini yalan yere tanıklık etmeye teşvik etmek
to suborn someone to commit perjury Verb
çok yalan söylemek
to lie like a trooper Verb
dolandırıcılık kastı ile yalan beyanda bulunma
false pretences
fütursuzca yalan söylemek
to lie through one's teeth Verb
hiç utanmadan yalan söylemek
to lie like a rug Verb
hiç utanmadan yalan söylemek
to lie shamelessly Verb
hiç yüzü kızarmadan yalan söylemek
to lie like a rug Verb
hiç yüzü kızarmadan yalan söylemek
to lie shamelessly Verb
kaygısızca yalan söylemek
to tell lies without scruple Verb
küçük yalan söylemek
to tell a fib Verb
tanık sıfatıyla birine yalan yere yemin ettirmek
to suborn Verb
tanık sıfatıyla yalan yere yemin etmek
to commit perjury Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Aldatmak maksadıyle ... asılsız söz
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.