prize

English-Turkish Translation

  1. (a) ödül, mükâfat.
    prizes will be given to 3 best stories. (b) ödül kazanan, (c) ödüle lâyık,
    değerli, (d) ödül olarak verilen.
  2. ikramiye (piyango vb.'den kazanılan).
    He won the first prize in loto.
  3. özence, çok istenilen şey.
  4. ganimet: savaşta yakalanıp el konulan düşman gemisi içindeki mallar.
  5. ganimet (gemi).
  6. kaldıraç, manivelâ.
  7. (bkz: leverage ) (2).
  8. yarışma, müsabaka, maç.
  9. Transitive Verb çok değer/kıymet vermek, değerli saymak.
    She prizes her best china.
  10. Transitive Verb değer/paha/kıymet biçmek, değerini takdir etmek.
  11. Transitive Verb kaldıraçla/manivelâ ile kaldırmak/açmak/zorlamak.
  12. Transitive Verb ganimet almak, (gemi vb.) zaptetmek, elkoymak.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

(lottery) the smallest prize
amorti
attendance prize
teselli ikramiyesi
award a prize
ödül vermek Verb
award of a prize
ödül verme
award someone a prize
ödüllendirmek Verb
award someone the first prize
birine birincilik ödülü vermek Verb
be entitled for a prize
ödüle hak kazanmak Verb
bear away the prize
ödülü kazanmak Verb
booby prize
son-ödülü: takımın en kötü oyuncusuna alay için verilen ödül. Noun
capital prize
baş ödül
capture a prize
bir ödül almak Verb
carry away the first prize
birinci ödülü almak Verb
cash prize
para ödülü
compete for a prize
bir ödül için yarışa katılmak Verb
condemn as lawful prize
kanunen ganimet olarak yorumlamak Verb
consolation prize
teselli mükâfatı
consolation prize
teselli ödülü
contending for a prize
ödül için yarışma
contest for a prize
bir ödül için yarışmak Verb
cup given as a prize
kupa
distinguish with a prize
ödülle taltif etmek Verb
door prize
giriş ödülü: bilet numaraları ile kur'a çekerek bir eğlence/dans vb. ne katılanlara dağıtılan ödül. Noun
draw the first prize
kurada en büyük ikramiyeyi kazanmak Verb
exhibit a prize
burs vermek Verb
gain a prize
ödül kazanmak Verb
grand prize
büyük ödül Noun
land a prize
bir ödül almak Verb
lawful prize
düşmandan denizlerde alınan ganimet
lawful prize
devletlerarası hukuka göre kabul edilen , düşmandan denizlerde alınan ganim
lawful prize
devletlerarası hukuka göre kabul edilen
lottery prize
piyango ikramiyesi
Nobel Peace Prize
Nobel Barış Ödülü
Nobel prize
Nobel ödülü/mükâfatı: Dinamiti keşfeden İsveçli Alfred B. Nobel'in (1833-96) vasiyeti gereğince her yıl
Fizik, Kimya, Tıp, Edebiyat ve dünya barışı dalında büyük keşif ve katkıda bulunanlara verilen ödül.
Noun
not to qualify for a prize
bir yarışmada elimine olmak Verb
offer a prize
ödül vermek Verb
second prize
ikincilik
take the first prize
birinci ödülü almak Verb
win a prize
ödül kazanmak Verb
with prize
ikramiyeli
prize a box open
bir sandığı manivela ile kanırtarak açmak Verb
prize a lid up
bir kapağı açmak Verb
prize bounty
savaş gemisi tayfalarına bir düşman gemisini ele geçirdikleri için ödenen para
prize bounty
ganimet parası
prize bounty
bonapriza hissesi
prize causes
deniz ganimetleri davaları Noun
prize competition
ödül yarışı
prize court
savaş ganimetleri mahkemesi. Noun
prize crew
ganimet olarak müsadere edilen gemiye yerleştirilen tayfa
prize day
(okullarda) ödül günü
prize distribution
ödül dağıtımı
prize fellow
akademik ödül sahibi
prize fellow
(Br) akademik ödül sahibi
prize fight
ödül mücadelesi
prize fight
ödüllü boks maçı
prize fighter
ödüllü boks maçı boksörü
prize fund
ödül fonu
prize giving
ödül dağıtma
prize goods
ganimet malları Noun
prize in a lottery
ikramiye
prize law
denizde zapt ve müsadere hukuku
prize law
piyango kanunu
prize list
ganimet olarak alınan gemideki personelin listesi
prize list
piyango kazananlar listesi
prize medallist
nişan alan
prize money
ganimet parası: genimet gemi ve malların satışından elde edilen para. Noun
prize money
ödül. Noun
prize of war
savaş ganimeti
prize packet
sürpriz paket
prize ring
(ödüllü) boks alanı. Noun
prize something out of someone
birinden birşeyi zorla almak Verb
prize something out of someone
birinden birşeyi koparmak Verb
prize system
primli maaş sistemi
prize winner
piyango kazanan
adjudge a prize to sb
birine bir ödül vermek Verb
be awarded a prize for good conduct
iyi davranış için ödül verilmek Verb
be awarded a prize for good conduct
iyi davranış için ödül vermek Verb
bring the prize into port
ganimet alınan gemiyi limana götürmek Verb
draw a prize in a lottery
piyangoda kazanmak Verb
draw a prize in a lottery
piyangoda ikramiye kazanmak Verb
draw a prize in a lottery
bir piyangoda ikramiye kazanmak Verb
draw a prize in the lottery
piyangoda ikramiyeyi çekmek Verb
draw a prize winning ticket
piyangoda kazanan numarayı çekmek Verb
formal prize distribution
resmi ödül dağıtımı
make prize of
ödül olarak almak Verb
make prize of a ship
bir gemiyi ganimet olarak almak Verb
put a prize on
bir şey için ödül koymak Verb
set a prize (price) on sb's head
birinin başına ödül (fiyat) koymak Verb
Nobel Prize in Chemistry
Nobel Kimya Ödülü Noun
Nobel Prize in Economics
Nobel Ekonomi Ödülü Noun
Nobel Prize in Literature
Nobel Edebiyat Ödülü Noun
Nobel Prize in Medicine
Nobel Tıp Ödülü Noun
Nobel Prize in Physics
Nobel Fizik Ödülü Noun
English-Turkish phrases from Zargan's own database