to the fore

(a) öne, başa, ön/baş tarafa.
come to the fore: başa/öne geçmek, ilerlemek, sivrilmek, seçkinleşmek,
temayüz etmek.
He soon came to the fore as a professor. (b) hazır, âmade, elde mevcut.
He's never to the fore when there's work to be done.

be to the fore

önde durmak Fiil

be to the fore

ön de durmak Fiil

come to the fore

tanınmak Fiil

come to the fore

ilerlemek Fiil

come to the fore

temayüz etmek Fiil

come to the fore

ün salmak Fiil

come to the fore

açığa çıkmak Fiil

come to the fore

sivrilmek Fiil

find oneself with nothing to the fore

kendini yangından çıkmış gibi hissetmek Fiil

have money to the fore

elinin altında parası bulunmak Fiil

well to the fore

ön planda

be always to the fore in a fight

bir kavgada daima ön safta olmak Fiil

be always to the fore in the fight

bir kavgada daima ön safhada olmak Fiil

have come to the fore recently

yakın geçmişte ün kazanmış olmak Fiil

Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.

İngilizce-Türkçe