1. Fiil almak, temin/tedarik etmek.
    to get a birthday present. to get information. I got a letter yesterday.
    Get a pencil from the desk. Where did you get those shoes?
  2. Fiil elde etmek, ele geçirmek, kazanmak, tedarik etmek, malik olmak, bulmak.
    He got first prize in school
    contest. He got a bad reputation for carelessness. I'll get something to eat before I go out.
  3. Fiil (alıp) getirmek, götürmek, (dışarı) çıkarmak.
    get me my books: Bana kitaplarımı getir.
    Go and
    get your books: Git kitaplarını getir.
    get sth home: Eve birşey götürmek.
    get someone home: birini ev(in)e götürmek.
    get someone out of house.
  4. Fiil yaptırmak, -tirmek, (bir şeyin vukuunu) sağlamak.
    to get one's hair cut: saçını kestirmek.
    get
    a house built: bir ev yaptırmak.
    get one's arm broken: kolu kırılmak.
    get a fire to burn.
    get the work done/finished: işini yapmak/bitirmek.
  5. Fiil (a) erişmek, ulaşmak, varmak, gelmek, bağlantı/irtibat/temas kurmak.
    I got home early last night:
    Dün gece eve erken geldim.
    Your letter got here yesterday: Mektubun dün geldi.
    You can get me by telephone: Beni telefonla arayabilirsin (temas sağlayabilirsin). (b) (taşıta) binmek, yetişmek. (c) (telefona vb.) cevap vermek.
    Don't answer the telephone, I'll get it.
  6. Fiil işitmek, duymak, (radyo ile) almak.
    I didn't get your last name. Can you get Ankara on your radio?
  7. Fiil anlamak, kavramak, öğrenmek, ezberlemek.
    I dont get you/your meaning: Seni/ne demek istediğini
    anlamıyorum.
    I don't get it, why did he do that? Neden bunu yaptı, anlamıyorum.
    get (sth/someone) right/wrong
    k.d. (bir şey/kimseyi) doğru/yanlış anlamak.
    Don't get me wrong, I'm not complaining: Beni yanlış anlama, şikâyet etmiyorum.
    Have you got your history lesson: Tarih dersini öğrendin mi?
    I got the verse by heart: Şiiri ezberledim.
  8. Fiil yakalamak, tutmak.
    I got you. 9.(ceza) almak, (cezaya) çarptırılmak, mahkûm olmak.
    to get 20 years in jail.
  9. Fiil kandırmak, inandırmak, ikna etmek.
    We will get him to go with us. I'll get her to sign the paper. We got him to speak.
  10. Fiil hazırlamak.
    to get the breakfast/lunch/dinner: kahvaltıyı/yemeği hazırlamak.
    Will you help
    me get dinner: Yemeği hazırlamama yardım eder misin? 12.(özellikle hayvanlarda) gebe bırakmak.
  11. Fiil (duygularını) etkilemek, müteessir etmek, dokunmak.
    Her tears got me: Gözyaşları beni etkiledi/müteessir
    etti.
    The play didn't really get me: Piyes beni sarmadı.
  12. Fiil hakkından gelmek, haklamak, baskın çıkmak, üstün gelmek, icabına bakmak, mat etmek.
    I'll get them during the negotiations.
  13. Fiil öç/intikam almak, öldürmek,
    argo canına okumak.
    I'll get you/him: Senin/onun canına okurum.
  14. Fiil (hastalığa) yakalanmak, tutulmak, (hasta) olmak, (hastalık) kapmak.
    He's got a bad cold. He got measles
    from his sister. to get malaria.
  15. Fiil şaşırtmak, kızdırmak, canını sıkmak, sinirlendirmek.
    That remark got me. That music gets me.
    It
    really gets me when he says those stupid things: O saçmalamaya başlayınca tepem atıyor.
  16. Fiil (bir yere) varmak, (menzile) ulaşmak, vasıl olmak.
    What time do we get there? When does the train get there?
  17. Fiil gelmek, gitmek, hareket etmek.
    get in here! Buraya gel!
  18. Fiil -bilmek, yapabilmek, başarmak, muvaffak olmak, fırsat(ını) bulmak.
    If I get to see him I'll ask him
    to call you: Onu görebilirsem sana telefon etmesini söylerim.
    When you get to know him you'll find he's quite different from how you imagined: Onu tanımak fırsatını bulursan tasavvur ettiğinden çok farklı olduğunu göreceksin.
  19. Fiil … olmak, -la(n)mak, -latmak/-letmek, maruz kalmak.
    to get tired: yorulmak.
    to get sick/old:
    hastalanmak, ihtiyarlamak.
    What's got you?
    k.d. Sana ne oldu? Ne oluyorsun?
    get lost: kaybolmak, kendini/yolunu kaybetmek.
    to get one's hands dirty: ellerini kirletmek.
    to get married: evlenmek.
    to get a blow: darbeye maruz kalmak, darbe yemek.
    I got a blow on the head: Kafama bir yumruk yedim.
  20. Fiil (para) kazanmak, almak.
    He's eager to get but not give.
  21. Fiil sıvışmak, tüymek.
  22. Fiil (bir işe) başlamak, girişmek (bu anlamda
    get sonuna fiilin
    -ing hali gelir).
    to get
    working: çalışmaya başlamak, işe girişmek.
  23. Fiil sebep olmak, ilgisi olmak.
    What's that got to do with it? Bunun onunla ne ilgisi var?
  24. Fiil (sonuç olarak) bulmak, (hesaplayıp) bulmak.
    I got the answer to the problem.
  25. Fiil ilgi çekmek, hoşa gitmek.
  26. Fiil vurmak, isabet etmek, çarpmak, öldürmek.
    The shrapnel got him in the arm: Şarapnel koluna isabet
    etti.
    That shot got him: O kurşunla öldü.
  27. Fiil farketmek, farkına varmak, görmek, sezmek.
    Did you get that look?
  28. İsim hayvan yavrusu, döl, zürriyet.
    the get of a stallion: tay.
  29. İsim (tenis vb.'de aleyhte sayı olabilecek topu) kurtarma.
nasır bağlamak Fiil
ayağa kalkıp itiraz etmek.
acısını çıkarmak.
içini dökmek, derdini/sırrını açmak/açılmak.
sahiplenmek Fiil
davasına bakmak için bir avukat tutmak Fiil
parası karşılığı az bir kâr sağlamak Fiil
radyoda bir istasyon bulmak Fiil
bir fikri kafasına çakmak Fiil
bir fikiri kafasına takmak Fiil
aklına olmayacak şey getirmek Fiil
kendini çevresinden kurtarmak Fiil
arabasına yeniden binmek Fiil
yaptığı masrafları geri almak Fiil
iyiliğe iyilikle karşılık vermek Fiil
birinden öcünü almak Fiil
bir şeyin acısını çıkarmak Fiil
yelkenleri suya indirmek Fiil
izinden sonra yeniden işe dönmek Fiil
hizmetleri karşılığı yiyecek yatacak sağlamak Fiil
işinde ilerlemek Fiil
telaffuz etmek Fiil
dilini döndürmek Fiil
parasının karşılığını almak Fiil
boş hayallere/ümitlere kapılmak, olmayacak şeyler beklemek.
canını sıkmak, başının etini yemek.
bir işi üzerine almak Fiil
yoluna/karşısına çıkmak.
(birinin) canını sıkmak, (bir kimseyi) rahatsız/taciz etmek, bir kimseye musallat/tebelleş olmak, damarına
basmak.
He gets in my hair: Canımı sıkıyor.
birisine karanlık etmek, önüne çıkmak, engel olmak, ayağına dolaşmak.
anlamak Fiil
kafasına sokmak Fiil
birinin dikkatini çekmek ya da sevgisini kazanmak Fiil
güç kullanmak Fiil
tam yoluna girmek, işe ayak uydurmak, ilerlemek, önden gitmek.
kafasına sokmak Fiil
zarar ziyanı tazmin edilmemek Fiil
başından uzaklaşmak, kusur bulmaktan/taciz etmekten vazgeçmek.
Get off my back! Bırak yakamı!
(Beni daha fazla rahatsız etme).
birine açılmak Fiil
içini dökmek Fiil
kızını evlendirmek Fiil
mallarını elden çıkarmak Fiil
(a) ayağa kalkmak, (b) kendi yağı ile kavrulmak, kendini geçindirecek hale gelmek.
(alay) ayağa kalkmak Fiil
konuşmak üzere ayaka kalkmak Fiil
konuşmak üzere ayağa kalkmak Fiil
bir zorluğun içinden çıkmak Fiil
yeniden eski gücünü kazanmak Fiil
sinirine dokunmak, bam teline basmak, (fena) etkilemek.
The noise got on my nerves.
birinin sinirine dokunmak, âsabını bozmak, sinirlendirmek, kızdırmak, canını sıkmak.
birini sinirlendirmek Fiil
çalışmalarını ilerletmek Fiil
hesaplarını düzene sokmak Fiil
başarmak Fiil
işinden kovulmak Fiil
(a) güneşte beyni pişmek, uzun süre güneş altında kalmak, (b) esrar başına vurmak, sarhoş olmak.
He
can't make a coherent sentence anymore, he's got his brain fried.
ekmeğini kazanmak Fiil
konuya gelmek Fiil
(sporda) birinci takıma seçilmek.
işten kovulmak Fiil
işten kovulmak Fiil
çengel takmak Fiil
subay olmak Fiil
öfkelenmek Fiil
kızını evlendirmek.
hak ettiğini almak Fiil
tahliyesini elde etmek Fiil
işleri düzene koymak Fiil
organize olmak Fiil
toparlanmak Fiil
işlere çekidüzen vermek Fiil
papara yemek Fiil
cinsel temasta bulunmak,
kaba sikmek.
daha çok ya da hızlı çalışmak Fiil
(başkasının işine karışarak) başına dert açmak, belayı satın almak.
burn one's fingers (over sth):
(bir şeyden) ağzı yanmak.
ağzının payıni almak Fiil
ağzının payını almak Fiil
kızdırmak, sinirlendirmek.
The boy's laziness all summer got his father's goat: Oğlanın bütün
yaz tembellik yapması babasını kızdırdı.
sinirlendirmek, can(ını) sıkmak, kızdırmak.
People who come late to work get my goat.
eli alışmak, usta olmak.
bir şeyi ele almak Fiil
...'i elde etmek Fiil
direnmek, ayak diremek, öfkelenmek, kafa tutmak.
birinin sevgisini kazanmak Fiil
fikirlerini bir biçime sokmak Fiil
müstahak olmak Fiil
birine kancayı takmak Fiil
hayatını kazanmak Fiil
parasını geri almak Fiil
parasının karşılığını almak Fiil
ödediği paranın karşılığını almak Fiil
parasının karşılığını almak Fiil
ödediği paranın karşılığını almak Fiil
kızmak, öfkelenmek.
öç almak Fiil
acısını burnundan fitil fitil getirmek Fiil
tuttuğunu koparmak Fiil
sözü geçmek Fiil
meramını anlatmak Fiil
kızmak Fiil
öfkelenmek Fiil
(okul , Br) sınıfını geçmek Fiil
hıncını almak Fiil
denize karşı dayanıklı olmak Fiil
yeniden soluk almak Fiil
payıni almak Fiil
payını almak Fiil
yanlış tepki göstermek Fiil
stokunu elden çıkarmak Fiil
terfi etmek Fiil
hesabını şaşırmak Fiil
kendini (işine) vermek, dört elle sarılmak.
kendini bir şeye vermek Fiil
düşüncelerini toplamak Fiil
tahliye edilmek Fiil
(Br) yaptığı seyahat masraflarını geri almak Fiil
birinin görüşlerini almak Fiil
istediğini/tuttuğunu koparmak, (hile ile/ısrarla) istediğini elde etmek.
biriyle başa çıkmak Fiil
(pilot) pilotluk sınavına girmek Fiil
kız(dır)mak, öfkelen(dir)mek, hiddetlen(dir)mek, tepesi atmak, kan beynine fırlamak.
parası sadece ufak bir kâr getirmek Fiil
parası sadece ufak bir kâr getirmek Fiil
boyunu aşan suya girmek Fiil
başından büyük işe girişmek.
görevlerinden kaçmak Fiil
mali güçlüklerle karşılaşmak Fiil
mali güçlüklerden kurtulmak Fiil
para kaybını telafi etmek Fiil
şaşkınlığını yenmek Fiil
kartlaşmak Fiil
borçlarından kurtulmak Fiil
parasından kurtulmak Fiil
parasından olmak Fiil
birisini kızdırmak /sinirlendirmek/çileden çıkarmak.
içini dökmek, dert yanmak, derdini dökmek/açmak, açılmak, içindekileri açığa vurmak.
(a) bir şeyi başından atmak/savmak, (b) bir şeyden kurtulmak, (işi) tamamlamak.
menfaatlerine ket vurmak Fiil
(US) rakiplerini arkada bırakmak Fiil
harekete geçmek Fiil
halkı kendi tarafına çekmek Fiil
hayatının şokunu yemek Fiil
ne ödediyse karşılığını almak Fiil
karıştırmak Fiil
bir serveti yiyip bitirmek Fiil
işini bitirmek Fiil
ayağa kalkmak.
işine koyulmak Fiil
(a) kızdırmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek, canını sıkmak, damarına basmak, (b) etkilemek, duygulandırmak.
birinin ayaklarına dolaşmak, işine engel olmak.
bir grup insana konuşmak üzere ayağa kalkmak Fiil
kanı beynine çıkmak, çok kızmak, köpürmek, tepesi atmak.
The injustice of any sort always gets my
blood up: Ne türlü olursa olsun, haksızlığa çok kızarım.
öcünü almak, kuyruk acıcını çıkarmak.
(birinin) içyüzünü anlamak, niyetlerini/karakterini keşfetmek, ne idüğünü meydana çıkarmak.
(top oyunlarında) topu gözden kaçırmamak, topun doğrultusunu iyi kestirmek.
elini çekmemek, devamlı meşgul olmak.
ilgisini/alâkasını devam ettirmek, ilgisini kesmemek, bir işle sürekli olarak meşgul olmak, hünerini/melekesini
kaybetmemek, üstünde devamlı çalışmak.
kabuğundan dışarı çıkmamak
evini kiraya vermemek Fiil
kızmak, canı sıkılmak, tepesi atmak, küplere binmek.
She gets her back up whenever her younger brother
makes fun of her dates.
kibirlenmek, böbürlenmek, başkalarına tepeden bakmak, kibirinden yanına yaklaşılamamak, “alçak dağları ben yarattım” demek.
yaptığı seyahat masraflarını geri almak Fiil
kıçı sıkışmak, belaya çatmak, başı belaya girmek.
dümenine bakmak (argo) Fiil