1. (a) çentik, kertik, diş.
    He cut nicks in a stick to keep count of his score. (b) sıyrık.
    not
    badly hurt, only nicks and cuts.
  2. işaret çentiği, işaret edilmiş yer.
  3. son an/dakika, kritik an.
    in the nick of time: tam zamanında, ancak, tam gerektiği and, tam o
    sırada.
    She caught the baby in the nick of time before he fell down the stairs.
  4. hedef, nişan alınan nokta.
    His rejoinder hit the nick.
  5. (a) ana babadan üstün nitelikte evlât, (b) böyle bir evlât yetiştiren birleşme.
  6. tıkırtı, “tık” sesi.
  7. yakışıklılık, vücut tenasübü.
    in great nick: çok yakışıklı/mütenasip.
    in good nick
    argo
    iyi bir halde, sağlıklı.
    The doctor says my heart is still in good nick.
    in bad nick: bakımsız, harap, kötü durumda.
  8. nick point ile ayni anlama gelir. (a) akıntının dirsek noktası, (b) uçurum dibindeki keskin köşe.
  9. hapishane.
    Ten years in the nick: On yıl hapis.
  10. old nick ile ayni anlama gelir. şeytan.
  11. (a) çentmek, kertmek, çentik/kertik yapmak.
    nick a tree. nick a steel bar before sawing. (b) çentik
    açmak, çentik yaparak zedelemek.
    nick a china cup/a knife blade.
  12. çetele yapmak, çetele ile/çentikler yaparak saymak.
  13. kesmek, oymak.
  14. hafifçe sıyırtıp geçmek, sıyırtmak.
    The bullet just nicked his arm.
  15. (tam) isabet ettirmek, doğru tahmin etmek, tam zamanında yakalamak.
  16. aldatmak, kandırmak, dolandırmak,
    argo tongaya düşürmek, faka bastırmak.
  17. (hırsızı, caniyi vb.) enselemek, yakalamak.
    The police nicked him before he'd gone far in the stolen car.
  18. çalmak, soymak, hırsızlık yapmak,
    argo tırtıklamak, araklamak, aşırmak.
  19. inkâr etmek, yalanlamak.
  20. lâkap takmak.
  21. (fırsatı vb.) tam zamanında yakalamak.
    nick an opportunity. nick a train.
  22. hücumda bulunmak, (hafifçe) saldırmak.
    People who nicked at the American system.
  23. (tenis vb.'de top) köşeye/kenara (duvarla yerin birleştiği çizgiye) çarpmak.
  24. birleşerek daha üstün nitelikli nesil üretmek.
Baş belası, musibet.
iyi durumda
gedik
nick ile ayni anlama gelir. şeytan.
şeytan. İsim
kaynatmak (argo) Fiil
tırtıklamak Fiil
(birisinden ücret/vergi/masraf vb.) almak, soymak, (haraç) kesmek.
They nicked me (for) $10 just to have my hair cut.
bir bankayı soymak Fiil
nick ile ayni anlama gelir. (a) akıntının dirsek noktası, (b) uçurum dibindeki keskin köşe.
doğru zamanı kullanmak Fiil
ucu ucuna.