1. tarz(ın)da, şekilde, öyle ki, ta ki, (olumsuz tümcede) … kadar.
    He so arranged matters as to please DEVAMINI OKU
    everyone: İşleri, herkesin hoşuna gidecek tarzda düzenledi.
    He is not so foolish as to believe it: Buna inanacak kadar budala değildir.
    Speak louder so as to make youself heard: Sesini duyuracak şekilde yüksek sesle konuş.
    Will you be so kind as to tell me: Lütfen bana söyler misiniz? GİZLE
  2. … kadar, göre.
    So far as I know: bildiğim kadarı, bildiğime göre.
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun