dangerous

  1. Adjective tehlikeli, muhataralı, güvencesiz.
    a dangerous person/place/drug/illness. It's dangerous to smoke.

    in a dangerous situation: tehlikeli bir durumda.
    to be on dangerous ground: tehlikeye maruz bulunmak.
tehlikeli madde bulundurma Noun, Law
niteliği gereği tehlike yaratan
karayolunu tehlikeye sokma
boyun eğmez
asi ve tehlikeli
ele avuca sığmaz
tehlikeli olay
tehlikeli eşya
tehlikeli mallar Noun
tehlikeli yük
tehlikeli suçlu
pranga kaçağı
tehlikeli araba kullanma
tehlikeli araba sürme
tehlikeli ilaçlar Noun
korkulu işler Noun
sağlık için tehlikeli
tehlikeli nakliye malları Noun
tehlikeli sanayi I
tehlikeli sanayi
hayat için tehlikeli
tehlikeli olay
niteliği itibariyle tehlikeli olan şey
bizatihi tehlikeli olan şey
tehlikeli mahal
tehlikeli durum
sağlık için tehlikeli
tehlikeli meslek
tehlikeli meslek
hayata karşı tehlike teşkil eden silah
öldürücü yara ve hasara neden olabilen silah
halk için tehlikeli olmak Verb
kamu için tehlikeli olmak Verb
tehlikeli sularda yüzmek Verb
(US) Uyuşturucu ve Tehlikeli İçkiler Dairesi
(US) Uyuşturucu ve Tehlikeli İlaçlar Bürosu Noun
tehlikeli mahkumların gözaltı ve ıslahı Noun, Law
vartayı atlatmak Verb
patlayıcı ve tehlikeli maddeler Noun
kendileri tehlikeli olan mallar Noun
bir taşıt aracını tehlikeli şekilde bırakmak Verb
tehlikeli bir oyun oynamak Verb
konuşmayı daha az tehlikeli konulara çevirmek Verb
birini tehlikeli sulara çekmek Verb
tehlikeli bir yoldan gitmek Verb
taşıt aracını kullanmak taşıt aracını tehlikeli bir şekilde bırakmak Verb
Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Düzenleme Genel Müdürlüğü Noun, Organizations