frozen

  1. (bkz: freeze ) (pp).
  2. donmuş, donuk, buzlu, buz kesilmiş.
    The water in the pail was frozen.
  3. çok soğuk, buz gibi.
  4. soğuktan donmuş/hasar görmüş, donarak ölmüş.
  5. buz tutmuş, buzla tıkanmış/kaplanmış.
    a frozen water-pipe. a frozen lake.
  6. (duygu, his, tavır, davranış vb.) soğuk, samimiyetsiz, hissiz, duygusuz.
  7. (yiyecek) dondurulmuş.
    frozen food/vegetables /meat.
  8. Economics (a) (fiyat, maaş vb.) dondurulmuş, sabit, belirli bir düzeyde sabit tutulan, artıp eksilmeyen.
    frozen
    prices: sabit/dondurulmuş fiyatlar. (b) mal vb.) kolayca paraya çevrilemeyen.
    frozen assets: donmuş kıymetler.
    frozen credits: dondurulmuş krediler.
dondurulmak Verb
bloke hesap Noun, Banking
mahkeme kararıyla para yatırılamayan ya da çekilemeyen hesap türü
dondurulmuş hesap
ödeme yapılması durdurulmuş hesap
dondurulmuş hesaplar Noun
donmuş aktifler Noun
mala bağlı mevcutlar Noun
kanuni bir zorunluluk yüzünden sahibi tarafından kullanılamayan aktifler Noun
dondurulmuş malvarlığı Noun, Criminal Law
dondurulmuş veya kullanılmayan sermaye
dondurulmuş sermaye
donmuş yük
bloke kredi
bankalardaki hesapların borçlu bakiyelerinin
genelde başka ülkelerdeki sahiplerine ödenmesinin hükümetçe durdurulması
işlemez hale getirilmiş kredi
dondurulmuş alacak
kaymaklı dondurma.
dondurulmuş borçlar Noun
(US) dondurulmuş mevduat
dondurulmuş mevduat
dondurulmuş gıda
donmuş gıda maddesi Noun
dondurulmuş gıda üreticisi
dondurulmuş mallar Noun
derin dondurulmuş ürünler Noun
elden çıkarılamayan stok
dondurulmuş kredi
dondurulmuş et
dondurulmuş para
üstü buz tutmuş
dondurulmuş fiyat
buz tutmuş yol
buz tutmuş yollar Noun
cryotherapie.
dondurulmuş sebze
soğuk bölge
dondurulan hesapları debloke etmek Verb
donakalmak.
derin dondurulmuş yiyecek
birini soğuk karşılamak Verb