gerçek

Turkish-English Translation

  1. fact
  2. right
  3. true
  4. truth
  5. Noun reality
  6. substantial
  7. absolute
  8. solid
  9. genuine
  10. essence
  11. concrete
  12. authentic
  13. factual
  14. tangible
  15. sincere
  16. literal
  17. truthful
  18. veritable
  19. Noun actuality
  20. Noun verity
  21. unsophisticated
  22. positive
  23. faithful
  24. troth
  25. sooth
  26. leal
  27. true copy
  28. actual
  29. substantive
  30. dinkum
  31. Information Technology real
  32. effective
  33. matter of fact
  34. point of fact
  35. straight out
  36. proper
  37. soothfast
  38. sure-enough
  39. home truth
  40. veracious
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

Budist gerçeği
dharma
gerçek dışı
counterfactual Adjective
gerçek dışı
false Adjective
gerçek hak sahibi
rightful owner Noun, Law
gerçek hak sahipliği
rightful ownership Noun, Law
gerçek ve tüzel kişi
natural person and legal entity Noun, Law
gerçek veya tüzel kişi
natural person or legal entity Noun, Law
tüzel kişi
legal entity Noun, Law
tüzel kişi
legal person Noun, Law
tüzel kişi
juridical person Noun, Law
tüzel kişi
juridical entity Noun, Law
tüzel kişi
artificial person Noun, Law
acı gerçek
grim truth
acı gerçek
the grim truth
acı gerçek
bitter truth
acı gerçek
grim reality
algılanabilir gerçek
physical fact
anayasal gerçek
constitutional reality
apaçık gerçek
downright truth
apaçık gerçek
certainty Noun
bilinen gerçek
known fact
bilinen gerçek
common knowledge
birçok gerçek
large body of facts
bütün gerçek
the whole truth
cilasız gerçek
unvarnished truth
çıplak gerçek
naked truth
ekonomik gerçek
economic reality
evrensel gerçek
universal truth
hak yaratan gerçek
investitive fact
herkesçe bilinen gerçek
truism
inanılacak gerçek
fact which can be believe d
kabul edilmiş gerçek
axiom
kesin gerçek
certainty Noun
kesin gerçek
positive fact
sabit gerçek
outstanding fact
saptanmış gerçek
established fact
tanınan gerçek
recognized fact
tartışmasız gerçek
certainty Noun
yakıcı gerçek
harsh reality Noun
yarı gerçek
half-truth
yarı gerçek
half- truth
gerçek ...
entelechial
gerçek acıdır
truth hurts
gerçek adı
true name
gerçek ağırlık
true weight
gerçek aktif
genuine assets
gerçek aktifler
actual assets Noun
gerçek anlamda
in the literal sense
gerçek anlamıyla
in real terms
gerçek anlayış
real understanding
gerçek bağ
genuine link Noun, International Law
gerçek dara
actual tare
gerçek değer
value
gerçek değer
true value
gerçek değer
real value
gerçek değer
actual value
gerçek değeri
fair equivalent
gerçek değeri olmayan
meretricious
gerçek değeri olmayan varlık
fictitious assets
gerçek delil
factual evidence
gerçek dışı
factitious
gerçek dışı beyan
misstatement Noun
gerçek döviz işi
true exchange
gerçek durum
real state of affairs
gerçek durum
actual circumstances
gerçek durumu
what's what
gerçek fatura
final invoice
gerçek faydalanıcı
actual beneficiary, beneficial owner Noun, Banking
gerçek faydalanıcı
actual beneficiary Noun
gerçek fırsat
payoff opportunity
gerçek fırsatlar
payoff opportunities Noun
gerçek fiyat
real exchange
gerçek fiyat
real price
gerçek gelir
real income
gerçek gelir
property income
gerçek gibi gösterme
actualization Noun
gerçek giderler
real outlays Noun
gerçek güç
true strength
gerçek hakikat
troth
gerçek hasar
actual damage
gerçek hayat
proper life
gerçek hikâye
true story
gerçek hislerini saklamak
to sail under false colours Verb
gerçek ifade
true statement
gerçek ilgi
true interest
gerçek iskonto oranı
true discount rate
gerçek kanıt
real evidence
gerçek kapasite
real output
gerçek kâr
actual profit (s
gerçek kâr
actual profit (s)
gerçek kayıtlar
original entry
gerçek kazanç
real earnings
gerçek kişi
natural person Noun, Law
gerçek kişi
individual Noun, Law
gerçek kişi
physical person Noun, Law
gerçek kişi
YANLIŞ: real person Noun, Law
gerçek kur
real exchange
gerçek kuvveti olan
virtual
gerçek maaş
effective pay rate
gerçek mal sahibi
actual owner
gerçek malik
real owner
gerçek maliyet
real costs
gerçek maliyet
actual cost
gerçek meblağ
real amount
gerçek mermi
live rounds Noun, Military
gerçek muameleyi gizlemeye yönelik
colourable transaction
gerçek nedenler
real reasons Noun
gerçek ödemelerde başvurulmayan
unit of account
gerçek olaylar
actual facts Noun
gerçek olma
reality Noun
gerçek olmadığını göstermek
to give the lie (direct) to Verb
gerçek olmak
to really exist Verb
gerçek olmak
to become reality Verb
gerçek olmak
to actually exist Verb
gerçek olmayan
unreal
gerçek olmayan
fictitious Adjective
gerçek olmayan
virtual
gerçek olmayan ödeme
feigned payment
gerçek para
real money
gerçek para dengeleri
real-money balances Noun
gerçek payı
kernel of truth Noun
gerçek pozitif
true positive Noun
gerçek rakamlar
actuals Noun
gerçek sahibi
true owner
gerçek sahip
beneficial owner Noun, Law
gerçek sahip
true owner
gerçek şahıs
physical person
gerçek sanılabilir
colourable
gerçek sayı
real number Information Technology
gerçek sebepler
real reasons Noun
gerçek senet
real bill
gerçek senet
(Br) real bill
gerçek şey
maccoy the real
gerçek ücret
actual wage
gerçek ücret
real wage
gerçek ücret
real wages
gerçek ücret artışı
real wage growth
gerçek üstü
larger-than-life Adjective
gerçek varlıklar
real assets Noun
gerçek ve hayal
fact and fiction
gerçek ve tüzel kişiler
natural and legal persons Noun, Law
gerçek vefiyat
actual mortality
gerçek vergi
real tax
gerçek veriler
factual data
gerçek yatırım
real investment
gerçek yedek akçe
actual reserve
gerçek yüreklilik
true grit
gerçek yüzünü göstermek
to show one's true colours Verb
gerçek zaman
real time
gerçek zaman
(computer) real time
gerçek zamanlı
real-time Adjective, Software
gerçek zarar
actual toal loss
bir işin gerçek idarecisi
real head of business
bir nebze gerçek payı
element of truth
fiili gerçek durumlar
factual circumstances Noun
paranın gerçek değeri
real value of money
şarapta gerçek vardır
(Lat.) in vino veritas
şimdiki gerçek nedenler
living causes Noun
şimdiki gerçek nedenler
living cause
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. İnkâr edilmeyecek şekilde var olan, var ... bulunan, hakîkî, vāki, reel
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.