necessity

  1. Noun mecburiyet
  2. Noun vacibiyet (outdated)
  3. Noun vucubiyet (outdated)
  4. Noun zorunluluk
  5. Noun gerekli/lüzumlu şey.
    Food and clothing are necessities of life: Besin ve giyim, yaşam için gereklidir.
  6. Noun gerek, gerekli(li)k, gerekseme, lüzum, ihtiyaç.
    physical necessity: doğal/tabiî ihtiyaç.
    the
    necessity of adequate housing: yeterli konut ihtiyacı.
    Is there any necessity for another election? Başka bir seçime gerek var mı?
  7. Noun zorunluk, zaruret, acil ihtiyaç, zorda kalma.
    of necessity: zaruret karşısında, zarurî olarak,
    zorda kalarak, mecburen.
    The necessity for a quick decision. He'll never learn German until the necessity arises.
    necessity knows no law: Zorda kalınca her şey yapılır.
  8. Noun kaçınılmazlık, kaçınılmaz durum, zaruret.
    The necessity of appearing in court.
  9. Noun mecburiyet, mecbur olma.
    to resign out of necessity: mecbur olarak istifa etmek.
    not by choice
    but by necessity: isteyerek değil fakat mecburen.
    There is a necessity for hard work in this office: Bu dairede sıkı çalışmak mecburidir.
  10. Noun yoksulluk, yoksunluk, fakirlik, fukaralık, züğürtlük.
    a family in dire necessity. He was forced by
    necessity to steal a loaf of bread.
  11. Noun, Philosophy zorunluk/zaruret.
    logical necessity: mantıkî zaruret.
zaruri vekil
kanuni temsilci
gemi kaptanının seferin devamını sağlamak için öteberi satın alması
(kocası tarafından terk edilen kadının çocuklarının geçimini sağlamak için ihtiyaç maddeleri satın alması
gibi hallerde zaruri vekilin işlerini asili
elzem maddeler Noun
gerekli şeyler Noun
muhtaç durumda olmak Verb
zaruret içinde olmak Verb
(a) çaresiz, ister istemez, mecburen, zarurî olarak, kaçınılmaz bir şekilde, bizzarure.
It is of necessity
so: İster istemez bu böyledir.
This discussion must of necessity be postponed for a while. (b) kaçınılmaz/zarurî sonucu olarak.
mutlak ihtiyaç davası Noun
ıstırar hali
ihtiyaç belgesi
(US) ihtiyaç belgesi
kamu makamlarınca bir özel işletmeye verilen ve bu işletmenin kamu yararına çalıştığını doğrulayan belge
kati zaruret
şiddetli ihtiyaç
bir şeyi zor durumda kaldığında yapmak Verb
bazı vergileri ödemekten kaçınmak Verb
vs nedenlerden ötürü bir geminin yabancı bir bayrak altında tescilli olması ve sefere çıkması
katı kurallar
müstacel ihtiyaç
acil zaruret
(nefis savunması vb gibi) başka çare kalmadığından işlenen cinayet
insan gereksinimi
insan ihtiyacı
zorunlu (mübrem ihtiyaç
gerektiğinde
mantıksal gereklilik
gerekli olan şeyden fazilet çıkarmak Verb
gerekli şeyi seve seve yapmak Verb
(a) mihneti kendine zevk etmek, mecbur olduğu işi isteyerek yapıyor görünmek, (b) nahoş fakat kaçınılmaz
bir işten iyi sonuç almaya çalışmak.
Since we have to stay here for a long time, let's make a virtue of necessity and visit historical places.
yıldırım nikâhı
askeri zaruret
ahlaki zorunluluk
(a) çaresiz, ister istemez, mecburen, zarurî olarak, kaçınılmaz bir şekilde, bizzarure.
It is of necessity
so: İster istemez bu böyledir.
This discussion must of necessity be postponed for a while. (b) kaçınılmaz/zarurî sonucu olarak.
mecburen
büyük zaruret
kesin zorunluluk
maddi zaruret
meşru müdafaa defisi
barınacak liman
acil ihtiyaç
ihtiyacın sıkıştırması
acil ihtiyaç
kamu ihtiyacı
muhtaç durum
meşru müdafaa defisinde bulunmak Verb
ihtiyaçtan dolayı
acil ihtiyaç
zorunluk gereği erdem
hayati ihtiyaç
hayati zorunluk
karayolu ile teması olmayan ve hiçbir geçidi de bulunmayan bir gayri menkulde karayoluna geçmek için
aradaki diğer bir gayri menkul içerisinden geçmes
yasa dışı bir davranışın daha büyük bir yanlışlığı önlemek amacıyla yapılmış olduğunu gösterme amacını
güden hukuktaki bir savunma türü
ihtiyaç buluşlara yol açar
muztar kalınca her şey yapılır
bir şeyi yapmak zorunda olmak Verb
gereksemek Verb
gereksinmek Verb
…e gerek bırakmamak Verb
bir davanın gerekliliği üzerinde durmak Verb